Aslında iki filmin de sorumlusu ‘Kefaret’ mi?

Önce çıkan kısmın özeti: Çağan Irmak’ın Unutursam Fısılda filmiyle ilgili yönetmen-senarist Cem Başeskioğlu “Benim filmime benziyor” demişti.

Haberin Devamı

Aslında iki filmin de sorumlusu ‘Kefaret’ mi

Yani Sen Ne Dilersen adlı filme...
Benzeyip benzemediğini kıyaslamak için iki filmi arka arkaya (birini salonda diğerini internette) izlemiş ve cumartesi günü yazmıştım.
Ama sonra iki kız kardeşin aynı adama aşık olduğu bir film daha aklıma geldi: Kefaret.
Ian McEwan’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış filmin başrollerinde Keira Knightley ve James McAvoy oynamıştı.
Evet, Kefaret’in de temelinde iki kızkardeş, aynı adama aşık olma ve kardeşlerin uzun süre görüşmemesi var.
Ama orada hikaye çok farklı ilerliyor.
Bir yalanla beraber üç kişinin hayatının nasıl başka yönlere savrulduğu ve ödenen bedeller anlatılıyor.
Söylemeye çalıştığım şey şu: Aslında Başeskioğlu da orijinal bir bazdan yola çıkmış sayılmaz.
Ve günün sonunda önemli olan, seyircinin hafızasında kalan şudur: Birbirine akraba hikayeleri nasıl anlattığınız...

Haberin Devamı


Bu kadar romantik miyiz gerçekten?

Karışık Kaset, Seni Seviyorum Adamım, Aşk Sana Benzer...
Yakında gösterime girecek aşk dolu Türk filmlerinin isimleri bunlar. Hepsinin (o tatlı) fragmanlarını peş peşe izleyince insan düşünmeden duramıyor:
Biz bu kadar romantik miyiz gerçekten?
Bunca aşk filmi yapıldığına göre öyleyiz demektir.
Peki sokakta her gün her saniye başka bir şeklini gördüğümüz hoyratlıklar kimin eseri?


‘Deniz nerede’ oyunu

Deniz Seki kaybolduğundan beri alışkanlığa dönüştü.
Medyada haftada bir “Şuradaymış” diye haberler çıkıyor.
Önce Fransa dediler. Sonra Mykonos. Derken Tuzla.
Hepsi de birbiriyle nasıl alakasız yerler...
Hani yakında “Suriye’deymiş” diye bir haber de çıkabilir.
Aslında Seki’nin nerede olduğu belli.
Herhangi bir D&R’a girip bakmak yeterli.
Yeni albümü çıktığından beri çok satanlar listesinde kendisi...

Nerelisin

Bu soruyu bana soranlar anında ve kendinden emin bir şekilde, “Kesin göçmensin” yanıtını da verir çoğu zaman.
Renkli göze sahip olunca direkt akla o taraflar geliyor, anlıyorum tabii...
“Yoo, hayır” deyip (eğer iyi günündeysem) devam ederim, “Gözlerimi Ankara’da açmışım, baba Sivaslı, anne tarafı da...” diye.
Aslında bu “nerelisin?” muhabbetini sevmem, muhabbet açmanın/birini (gerçekten) tanımanın sıkıcı bir yolu.
Çünkü asıl dert; birini tanımak değil tanımlamaktır bana göre. Bir de zaten ‘aidiyet’ duygun yoksa, ekstra sıkıcı.
Neyse, anne tarafı hep es geçilir ya bizde. İlla baba tarafının memleketi söylenir. Anne tarafını da söyleyince “Orası nerede?” derlerdi. Tarif de ederdim; şuraya yakın, buraya bağlı, şöyle güzel, filan... Yorucu bir şey tabii.
Ama şimdi, ne yazık ki, anne tarafı için uzun uzun tarif vermeme gerek kalmadı.
Çünkü Ermenek’i herkes o trajik olay vesilesiyle tanıdı. Bir kez daha trajedi bir bölgeyi tanımladı.
Tıpkı Soma gibi...

Haberin Devamı


İSTANBULmekan Top 10

(Cumartesi yer kalmamıştı, bugün gecikmeli olarak meraklısına listeyi sunalım, buyrunuz...)

1. Ulus 29 / Ulus (2)
2. Pizza Emirgan (Gizli Kalsın) / Emirgan (1)
3. Fenix / Etiler (4)
4. Lucca / Bebek (3)
5. Colonie / Karaköy (6)
6. Sunset / Ulus (5)
7. Corridor / Nişantaşı (-)
8. Yeni Lokanta / Beyoğlu (7)
9. Pop Cocktail / Nişantaşı (-)
10. Nopa / Nişantaşı (9)

Yazarın Tüm Yazıları