Paylaş
“Denizler herkesin, denize girmek için şezlong ve şemsiyeye para vermek zorunda değiliz.”
Dahası, bu protesto vesilesiyle plajlara toplu halde insanların geldiğini, ellerinde pankart taşıdıklarını ve imza kampanyası başlattıklarını...
Gerçekleşmesi hayli zor bir fantezi değil mi?
Oysa aslında doğru, denizler herkesin.
Bunu da yıllardır layıkıyla yanı başımızdaki Yunanistan uyguluyordu.
Ama orada da işler -bizdeki kadar çılgın olmasa da- rayından çıkmaya başlamış ve bu yüzden “havlu hareketi” denilen eylem başlamış.
Bu eylemlere katılanlar her geçen gün daha fazla plajın işletmecilerce işgal edilip şezlongların yüksek fiyata kiralanmasına karşı çıkıyor.
Mesela Paros Adası’nda başlayan protestolar sırasında onlarca kişi “Sahilleri geri alın” yazılı pankartlarla yürümüş.
Havlu hareketi Naksos, Mikonos ve Santorini’ye de yayılmış.
Fakat anlamadığım bir şey var.
Yunanistan’da durum zaten şöyle oluyordu:
Bir plajda işletme olsa bile gidip kumsala havlunu seriyordun ve gayet cool bir şekilde denizden faydalanabiliyordun.
Kimse de “Hani giriş parası, hani şezlong parası?” filan demiyordu.
Çok canın isterse şezlong parası verip o hizmeti satın alıyordun.
Ama anlaşılan o ki, her koy işletme olmaya başlayınca onların da canı sıkılmış.
Of arkadaşlar, derdiniz bu olsun.
Bizim burada değil işletmenin plajına havlu serip oturmak, giriş kapısında minimum bin lira vermeden denizin mavisini görmek mümkün değil.
Silkinin ve elinizdekinin değerini bilin.
Yapay zekâ mimarlığı bitirir mi?
Yapay zekâ uygulamalarının en çok kullanıldığı alanlardan biri de mimari yapılar.
Her gün Instagram’da yüzlerce uçuk kaçık, hatta çoğu masalsı binaya rastlamak mümkün.
Hepsi öyle gerçek duruyor ki, önce bir “Vayy” çekiyorsun sonra gözün alıştıkça “Bu da mı AI ürünü?” demeye başlıyorsun.
Ama asıl mesele şu: Yapay zekâyla tasarlanan bu über fantastik binalar mimarlık mesleğini yok edebilir mi? Şimdi bu tartışılıyor.
Dall-E, Midjourney ve Stable Diffusion gibi görüntü oluşturma araçlarıyla yapılan binalar gerçekten baştan çıkarıcı ve ucu bucağı yok.
İyi de bu binalar gerçek hayatta yapılabilir mi?
Deniliyor ki, yapay zekâ gerçek dünyayı şekillendirmek için şimdiden konuşlandırılmaya başlandı. “Architecture in the Age of AI” kitabının yazarı Neil Leach hayli olumsuz konuşuyor:
“Gerçek zamanlı analiz açısından yapay zekâ, mimarların yapabileceklerinin çok ötesinde. Bu da zor durumdaki bir mesleğin tabutundaki son çivi olabilir.”
Yapay zekâ medyayı nasıl etkiliyor?
Aslında etkisi çoktandır var. Mesela MSN sitesinde yapay zekâya yatırım yapıldığı ve “insan gazetecilerin” işten çıkarıldığı bundan birkaç yıl önce haber olmuştu.
MSN gibi başka haber siteleri de yapay zekâdan yararlanıyor ve yapay zekânın yazdığı birbirinin benzeri metinleri yayınlayıp “tık” avına çıkıyor.
Çoğu zaman kullanıcı (okur) bu metinleri kimin yazdığına bakmıyor bile.
The Guardian ise geçtiğimiz haziran ayında tam aksi bir tutum sergiledi.
Yapay zekânın gazetecilik süreçlerinde nasıl kullanılacağına dair ilkeler yayınladı.
İlkelerin ilk maddesi şu oldu: “Yapay zekâ kullanılsa bile mutlaka insan kontrolü sağlanacak. Editörler yapay zekânın yazdıklarını denetleyecek.”
Özeti şu: Yapay zekânın yazdıklarına güvenilmez, ona göre.
Paylaş