Aptal değil ama bilgisizlerdi

Antalya Belek’teki Adam&Eve oteli hakkında The Guardian seyahat yazarı Euan Ferguson’un yazdığı yazı bir hayli gürültü kopardı.

Bunun en büyük nedeni, Ferguson’un otelin barmenleri için "aptal" ifadesini kullanmasıydı.

Sonradan ortaya çıktı ki; 8-10 Aralık tarihleri arasında otelde yapılan Miss Fashion TV yarışması için otelde konaklayan davetlilerden biriymiş Ferguson.

Yani İngiliz gazeteciyle aynı anda otelde kalmışız. Çünkü ben de davetlilerden biriydim.

Hatta sonradan otel üzerine bir yazı yazmıştım (Bakınız: 11 Aralık 2006)

Hemen söyleyeyim: Ferguson personel için "aptal" diyerek cidden hakaret etmiş ama yavaş oldukları ve otele dair pek bir şey bilmedikleri konusunda ne yazık ki haklı.

Çünkü aynı şeyi ben de yaşadım.

Mesela bir garsondan latte istemiştim, "O ne?" diyebilmişti. Ya da tuvaleti sorduğum bir başkası, "İnanın bilmiyorum" yanıtını vererek şaşırtmıştı beni.

Ayrıca servis sürekli aksamıştı, ki bir süre sonra bu duruma alışmıştım.

Tüm bunları otel hakkında yazdığım yazıda zaten belirtmiştim.

Davetli olmak eleştirmemek değil çünkü.

Yazmadığım bir tek şey vardı. O da şuydu: Buna benzer bir sürü diyalog yaşanınca garsonlardan biri dayanamayıp "Biz de bir hafta önce işe başladık, her yeri bilmiyoruz otelde. Üstelik gelen misafire göre sayımız çok az, yetişemiyoruz hiçbir yere" demişti.

O zaman çalışanlara hak verdim ve üzüldüm. Burada kabahat otel yönetimindeydi.

Otel henüz tam açılmadan Miss FTV gibi uluslararası bir yarışma düzenleyip bir de yerli-yabancı tüm gazetecileri misafir etmek, açıkçası stratejik bir hataydı.

Sonuçta Adam&Eve tepeden tırnağa iddialı ve beklentileri yükselten bir otel.

Dolayısıyla en ufak bir aksamada insan, "nasıl yani" olabiliyor. Bu da çok doğal.

Ferguson’un ağır eleştirisini bu açıdan bakınca anlayabiliyorum.

Bir tek, en başta dediğim gibi, "aptal" sıfatını fazla/ölçüsüz buluyorum, o kadar.

SEVİŞGEN NOT: Adam&Eve’ciler, Ferguson’un yazısı üzerine Medyatava’ya bir yanıt göndermişler. Yanıtta, İngiliz gazetecinin yazısında kullandığı "sevişmeden otelden ayrıldım" ifadesi üzerine, "Kendisi otelimizde yalnız konaklamıştır. Sevgilisiyle geldiği ve sevgilisiyle birlikte otelimizde misafir olduğu iddiası asılsızdır" denmiş.

Tamam da, adam belki barda ya da diskoda tanıştığı biriyle sevişti ya da sevişemedi.

Nereden biliyoruz? İlla sevgili mi lazım, sevişmek istedikten sonra?

Böyle bir açıklama cümlesine ihtiyaç yoktu diye düşünüyorum.

Demet Akalın bana taktı

Ataberk aradı, "Hadi Demet Akalın’ı dinlemeye gidelim, STNBL’da çıkıyormuş" diye.

"Peki" dedim, salı geceyarısı Nişantaşı’ndaki STNBL’a damladım (bu mekana kısaca İSTANBUL deyip kurtulsak diyorum, zor oluyor böyle sessiz/büyük harflerle yazmak).

Birkaç hafta evvel Deniz Seki’yi izlemiştim burada. O zaman Seki’yi doğru dürüst göremediğimden bahsetmiştim, mekandaki koca koca sütunlardan dolayı.

Bu kez sorun halledilmiş gibi. Herkes masalara oturtulmuş.

Ayaktakiler arka taraflara konuşlanmış.

Sahne her yerden görülebiliyor yani, sütunlar engel değil.

Derken Demet Akalın çıktı sahneye. Kendi hit şarkılarını peşi sıra söyleyerek...

İlk başlarda biraz donuktu, sonradan açıldı/dinleyiciye alıştı Akalın.

Anlamadığım şey, durup durup bana laf atmasıydı. Tam önümdeki meyvelerle meşgulken, "Bu yıl albüm yapmayacağım. Kadın solistler rahat olsun. Niye korkuyorlarsa benden? Bunu da köşende dip not olarak yaz Onur’cuğum" deyiverdi.

Birkaç şarkı sonra, "Baştürk bu şarkı sana" diyerek Gülşen’in bir şarkısını söyledi.

"Allah Allah" dedim, "Ne oluyoruz?".

Belli ki Demet Akalın, en son yazdığım "Bir Demet Akalın saygısızlığı" yazısına bozulmuş.

O yazıda (Demet’ciğimin) rakibesi Hande Yener için söylediği, "Yetişemediğim işlere onu gönderiyorum, yani Makbule Hande Özyener’i, e isminin orijinali buymuş çocuklar, ben de şaşırdım valla, ha ha ha" lafını eleştirmiştim.

Gerçi sonra Hande Yener de, "Ben bir tek Demet Kutluay’ı tanırım" gibi bir laf etti.

E, bu da hoş değildi elbet. Şimdi iki kadın popçu mahkemelik oldu, filan. Feşmekan kuyusu...

Özetle: Demet’ciğim ben şarkılarını seviyorum. Sadece iddianın "sessiz ve derinden" gidenini seviyorum, o kadar. Bel altı vurmaya ya da imalarda bulunmaya gerek yok.

Bırakın şarkılar vuruşsun (Romantik bir son oldu galiba).
Yazarın Tüm Yazıları