Sahnenin arkasına konuşlanmış, bazı yerleri yırtık pırtık olmak suretiyle leopar desenli tayt giymiş üç tane aşırı sarışın (abartılı bir sarı renk işte) kadın salınıp duruyor.
Onların önünde yine sarışın bir kadın. Müthiş dekolteli. Çok seksi. 80’lerden, Brigitte Nielsen vücutlu. Biraz höt zöt tavırlı.
Berbat, maskülen bir tondan şarkısını söylüyor.
"Yaş kerevizden muz olmaz, bu işler böyle olmaz" nakaratlı komik bir şarkı. Şarkı da değil, bir şey işte. İşte öyle bir şey...
Birkaç kere dinleyince anlıyoruz sözleri.
Önce, "Tanrım nedir bu?" şoku yaşıyoruz. Gerçek mi?
Sonra, "Süper eğlenceliymiş" hissiyatı sarıyor benliğimizi. Gevşiyoruz... Bahsettiğim kadın Ankaralı Yasemin’miş.
Programın da adı da Evlere Şenlik. Flash tivi’de.
Ankaralı Yasemin’in partneri Ankaralı Turgut. Tanıdık bir figür yani. Ama Yasemin Hanım öyle dominant ki, Turgut Bey sönük kalmış sanki programda.
Bu arada, salınırken leoparlı kadınlar arkada bir sağa bir sola, Yasemin bacım birilerini (sanatçı) çağırıyor yanına habire ve "Hadi ne sölücen, canlı mı sölücen" gibi derin diyaloglar geçiyor aralarında.
İlk önce yadırgıyor, hatta dalga geçiyoruz Yasemin-Turgut ikilisi ve konuklarıyla. Ama pek samimiler, fena halde gerçekler işte.
Doğal, korunmasız ve fotoşopsuzlar.
Mesela Ankaralı Yasemin gibi giyinip (kendine göre şıktı kadın gerçekten) saçlarını o tonda boyatarak fink atan, ama onun binde biri kadar gerçek olamayan pek çokları var kafelerde, brasserie’lerde.
Yanisi: Ankaralı Yasemin şahane, gerisi bahane, hadi bre pehlivanlar meydane (maksat nakarat olsun, gönüller coşsun).
NOT: Ankaralı Yasemin’in bir de "Çıtı pıtı giyinelim, güzel olalım, diskolara barlara saldıralım, bu gece hepimiz birden çıldıralım" diye bir şarkısı ve onun klibi mevcut. Uyguntube’da. Evet uyguntube diye bir site var. Ya da hep vardı, ben yeni keşfettim.
Uygundur, sakıncalı değildir, bakınız ve kafa dağıtınız. Günde bi doz.
’Paris’te olsan yapamazdın!’
Evde detoks yaptım. Kullanmadığım her şeyi attım. Nereye? Dışarıya, sokağa, çöp kutusunun yanına.
Bir dönem Paris’te yaşamış bir arkadaşım, "Paris’te olsan hayatta böyle bir şey yapamazdın. Önce belediyeye haber vermen gerekirdi, sonra da onlardan zerzevatını gelip almaları için randevu alman. Bu da bir haftada ancak gerçekleşen bir olay tabii" dedi.
Bir an, iyi ki Paris’te yaşamıyorum diye düşündüm, çünkü ben atmak istediklerimden hemen kurtulmak istiyordum.
Öyle bir hafta bekleyemezdim.
Ama görüyorsunuz; eloğlu, gavuristan, uzak eller, batı dünyası, her neyse işte adı, nasıl sistem yapmış kendine.
Sokağı güvence altına almış. Öyle, detoks yaptım hanım diye koltuğunu şuyunu buyunu atamıyorsun.
Bizde de böyle olsun isterdim.
Ama şu anda olmaması işime geldi. Yani bu kuralsızlık, bu başına buyrukluk, bazen rahatlatıyor insanı. Kabul edin.
Ama bu rahatlık nereye kadar?
Gerçi Almanya’daki gibi, gece 22.00’den sonra evde bir sifon dahi çekememeyi gerçekten hiç istemezdim.
Malum evde gürültü yapmak filan hak getire onlarda.
Bizde öyle mi? Bir ben açıyorum müziğin sesini, bir yandakiler...
Neyse, devam edeceğiz bu şehirlinin ev halleri meselesine.
YİNE BİR NOT: Geçenlerde stil ve alışveriş danışmanı Tülin Kermen eve geldi, bir de o düzenleme yaptı. InStyle Home dergisi adına. InStyle Home, en yeni dekorasyon dergilerinden. Kermen’in hayat kurtaran pratik önerileri ve dekorasyona dair diğer ilham perileri IH’da, bence bi göz atınız.