Paylaş
Tahmin edersiniz ki, bir şehri turist gibi gezmek her zaman daha keyiflidir.
Ankara’da neler değişmiş, Ankaralı nerede yiyip içiyor, neler dönüyor başkent semalarında mevzularını, bu yazıyı takiben diğer kutu kutu penselerde bulacaksınız.
Ondan önce dikkatimi çeken bir şey var, hemen yazmam lazım.
Gece gelir gelmez birkaç yere gittik Ankara’da, yani hızla kolaçan edildi etraf.
Barlarda kadın kadına oturanlar çoğunluktaydı.
İki kadın ya da en fazla üç kadın gelmişler, barda oturmuşlar. İçkilerini içip eğleniyorlar. Sheraton’ın altındaki Copper Bar’da mesela, çoktu bu Kalamiti Ceyn grupları.
İstanbul’da pek rastlamazsınız böyle kadın kadına gruplara.
Kafede otururlar, ama barda/kulüpte hep remikstir gruplar (kadın/erkek).
Buradan yola çıkarak şöyle aptal çıkarımlar yapmıyorum tabii:
Bu kadınların hepsi bekar ya da sevgilileri yok, o yüzden yalnızlar, filan gibi... Şahsen hoşuma gitti, hatta tek tabanca da oturup gece barda keyfine bakabilmeli bir kadın.
Bir kadın ya da erkek arkadaşa ihtiyaç duymadan...
Ama işte hem “yalnız görülmekten” hoşlanılmıyor galiba hem de kadınlar tek tabanca barda oturduklarında çok da rahat edemeyeceklerini düşünüyorlar. Bu yüzden olsa gerek, Ankara’da grup grup geziyor Kalamiti Ceyn’ler.
Big Chefs, Wall ve Trilye
Gamze Cizreli’yi yıllar önce tanımıştım. Arjantin Caddesi’ndeki Cafemiz’in, Kuki’nin ve Şaşaa mağazasının sahibiydi.
Meğer Gamze bu mekanların hepsini boşandığı kocasına bırakmış. Ve 15 ay gibi kısa bir sürede yepyeni bir marka yaratmış: Big Chefs.
Şu anda Ankara’da dört şubesi olan Big Chefs’in özellikle Filistin Caddesi’ndeki yerine bayıldım. Şair Necdet Evliyagil’in yaşadığı evden üç katlı nefis bir mekan yaratmış Gamze. Big Chefs’in en iddialı olduğu şey geniş bir yelpazeye sahip mönüsü.
Mönüyü incele incele bitmiyor, zaten sürekli yeni şeyler ekleniyormuş. Hiçbir yerde rastlamadığım falafel salatası onlardan biri.
Biz gittiğimizde “yavaş ve uzun kahvaltı”sını ve üstüne balkabaklı cheesecake’ini silip süpürdük.
Ve iyi haber: Kısa sürede büyük ilgi gören mekanını İstanbul’a taşıyor Gamze. Ortağı Saruhan Tan’la beraber şu sıralar uygun mekan bakıyorlarmış İstanbul’da.
Bu arada Big Chefs’in Filistin Caddesi’ne getirdiği bereket üzerine önce House Cafe bir şube açmış, yakında Kitchenette de geliyormuş.
Big Chefs sonrası Çayyolu’ndaki Wall’a gittik.
Uzun süredir gördüğüm en şık restoran-barlardan biri Wall.
Hele kurumuş yaprakların serpiştirildiği bahçesi “tam sıcak şarap iç, chill out dinle” yeri. Ama mekan sadece bar olarak ilgi görüyormuş.
Bir şanssızlığı da yanlış yerde olması (Hem Ankara’da hem de Çayyolu’nda!).
Ve Trilye... Meze-balık restoranı. Bürokratların en sık gittiği yermiş... Trilye’de mezelerin sunumu farklı.
Mezeler ortaya değil, herkesin önüne ayrı tabak olarak veriliyor.
Bir de damak tadı değişsin diye sorbe niyetine verilen nane aromalı kremadan bahsetmek lazım. Nitrojenli tencerede soğutulup ikram ediyorlar! Bu naneli şey ağzınızda eriyip gidiyor. Cidden enteresandı.
Diğer notlar...
Tunus ve Bestekar sokak 10 yıl önce böyle değildi valla. Her ikisinde de pıtrak gibi irili ufaklı barlar açılmış. Bu barlardan bir tek Nada’ya girdim. Niye erken (saat 01.30 gibi) bitiyor barlar? Biraz erken değil mi yahu?
Üst-alt geçitleriyle meşhur Ankara’da, bir geçidin adı “70 gün”. 70 günde yapıldığı için böyle konmuş adı, pesss.
Mövenpick ve Rixos otelleri açılıyor yakında. Swissotel açılmış bile. Ankara sosyetesinin Swiss’in spa’sında ter atmaya bayıldığını duydum.
Paylaş