Paylaş
Aslında çok güzel bir kulüp.
Özellikle terasından Boğaz’ı seyreylemek, hele bir de dolunay filan varsa şahane.
Sadece manzarası değil, müzikleri de iyidir Anjelique’in.
Bir sağa bir sola salınmak değil, ciddi ciddi dans etmek istersin o müziklerde.
Mesela Anjelique’te çalan müziklerden oluşan albümleri (“Sounds of Anjelique” serisi) evde sık sık çalarım.
Gaza getirir çünkü Anjelique’in müziği. Bünyeyi hareketlendirir.
Hatta en son yeni bir “Sounds of Anjelique” daha çıkardılar, onu da alacağım.
Ama bu gidişle Anjelique’in müziğini sadece evde ya da kardiyo yaparken dinleyeceğim. Kulübe adımımı atmayacağım. Çünkü böylesi daha emniyetli!
Baksanıza, en son yaşanan kavgada 30 kişi birbirine girmiş, iki kişi (Fatih Kıral’ın oğulları) hastanelik olmuş.
O gece orada olan bir arkadaşım anlattı: “Ne olduğunu anlamadım, bir anda herkes birbirine girdi. Sonra güvenlik görevlileri gelip dışarı çıkardı o çocukları karga tulumba. Galiba bir grup diğerine laf attı, ondan çıktı kavga.”
Bir kere daha böyle bir kavga yaşanmıştı Anjelique’te.
Rüzgar Çetin’in de içinde olduğu bir gruba, bir başka grup laf atmıştı.
Sonra tuvalette cam kırıklarıyla filan sonlanmıştı kavga.
Bu Türk usulü laf atma denen şey nasıl bir şeydir, nasıl başlar, birden nasıl herkesi içine alıp çığ gibi büyür; anlaşılır şey değil.
Bir de “kız meselesi” var.
Kulüplerdeki kavga sebeplerinin en hassası.
“O kız” genelde öteki grubun esas çocuğuyla zamanında “çıkmış” oluyor.
Büyük aşk yaşıyorlar ya, oğlan kızı bir türlü unutamıyor.
Ve bir gece Anjelique’te diğer grubun esas çocuğuyla fingirdeşirken görünce yavuklusunu, kıyameti koparıyor. Yani: Laf atıyor.
Sonra hurraaa 30 kişi birbirine giriyor, filan.
“Bu 20’likler eğlence adabını bilmiyorlar azizim” diye genellemek istemiyorum.
Ama şu da bir gerçek: Bir yerlerinde başka türlü bir öfke var bu kavgacı Anjelique gençliğinin.
Laf atmalar, kız meseleleri bahane sanki...
Kadınlar da kavga eder
Sadece erkekler mi birbirine giriyorlar gece hayatında?
Hayır, bazen kadınlar da kavga edebiliyor.
Erkekler yumruklaşma ve tekmeleme suretiyle kavga topacını oluştururken, kadınların cephesinde saçlar ve tırnaklar devreye giriyor!
Ya saçlar çekiliyor ya da en berbatı işte, o uzun tırnaklar geçiriliyor karşı tarafa!
Bir kere bu tarz bir kadın kadına kavgaya şahit olmuştum.
O saçların nasıl hunharca çekiştirildiğini ne siz sorun ne de ben tasvirleyeyim...
Şehir Atlası
- ORADA, TEPEDE BİR MİKLA VAR UZAKTA...
İlk açıldığı dönemde dillerden düşmeyen, hem mekan sahibi Mehmet Gürs’ün popülerliği hem de panoramik manzarası sebebiyle bir hayli ünlü olan Mikla epey zamandır “unutulan” mekanlardan.
Unutulması şöyle: Belli bir rota var ya gece hayatında. Yemek ya da eğlence deyince ilk elde akla hep aynı mekanlar geliyor. Mikla mesela o rotanın içinde değil. Hemen akla gelmiyor.
Geçenlerde Nu Teras bir davet dolayısıyla kapalı olunca bizim aklımıza geldi ve yemek yemek için Mikla’ya gittik.
Bir kez daha o en tepedeki barın manzarasına hayran olduk. Bolca rüzgara maruz kalsak da...
Bu arada mekandaki müşterilerin yüzde 70’i yabancıydı. “Türkler gerçekten unutmuş Mikla diye bir yerin varlığını” diye düşündüm o an.
Yemeklere gelince... Eğer benim gibi çok aç giderseniz, doymazsınız o porsiyonlarla.
Misal: Izgara lagos yedim. Tadı damağımda. Ama kuş kadardı porsiyon. O günden beri hâlâ açım diyebilirim.
Ona göre “biraz tok” gidin Mikla’ya.
- PAZAR KAPIŞMASI... Pazar günü elektronik müzikçiler ParkOrman’a Tiesto abilerini dinlemeye, rock’çılar ise Küçükçiftlik Parkı’na Iron Maiden’la kafa sallamaya gidecek. İkisini de gidip göreceğim, bakalım neler olacak.
Ama ondan önce bu gece Ricky Martin var; bir doz Latin soslu hafif pop müzik...
Paylaş