Alaçatı’ya dair en güncel rapor

Memleketin en popüler ve pahalı o malum iki yazlık yerine (bildiniz: Bodrum ve Çeşme/Alaçatı) gidenlerin dilinde hep aynı papağan cümle:

Haberin Devamı

“Valla kimseler yok, dolmadı buralar, sezon hala açılmadı.”
Herkesin elinde bir kalabalık-ölçer filan mı var?
Plaj plaj ya da mekan mekan gezip “Doldu-dolmadı” diye zabıt mı tutuluyor, anlamadım gitti.
Ayrıca çok sıkıcı bir şey. Dolmadıysa dolmadı, bize ne. Boşverin gitsin, işletmeci düşünsün.
Ama işte tuhaf bir psikoloji bu.
Hafta sonu Alaçatı’da fink atarken bu cümleden geçilmiyordu:
“Bu plaj/mekan pek dolmadı, başkasına geçelim.”
Ya da tam aksi: “Bu plaj/mekan fazla doldu, kaçalım!”
Yani ne doluyken ne de boşken yaranmak mümkün.
Bir yabancı gibi çemkirirsek:
“Bu Türkler bir acayip dostum!”
ETKİLENİYORSUN HALİYLE
Nitekim insan bu “dolu-boş” vaziyetinden etkileniyor.
Alaçatı’daki L’Escargot’ya yemek yemeğe gittiğimde birden garsona şu cümleyi kurarken buldum kendimi:
“Sadece iki masa var, bu güzel yemeklere rağmen burası niye boş?”
Banane di mi? Başka merak edecek şey mi yok?
Mekan sahibi kibarca yanıt verdi: “Bizim müşterimiz erken geliyor. Az önce boşaldı masalar.”
Utandım tabii, doluluk-boşluk meselesine takılıp kaldığım için.
O yüzden şu anda konuyu değiştiriyor ve Alaçatı’da deneyimlediklerimi bir bir sayıklıyorum, buyrunuz...
GİDİLİR: DANA KUYRUĞU MANTI İÇİN
* L’Escargot dedim, burayı bir çırpıda geçmek olmaz.
Çünkü yemekleri asla sıradan değil, keza şefleri de öyle.
İki sıkı dost; Yılmaz Öztürk ve İsviçreli şef Flurin Kraushaar gerçekten harikalar yaratıyor mutfakta.
Sırf dana kuyruğu mantıyı yemek için bile tekrar tekrar gidilir. Üç yıldır yaz-kış açıkmış meğer L’Escargot ve ilerde İstanbul’a şube açma planları varmış.
Bİ BAKILIR: EX FOGO YENİ FORYU’YA
* Bazı gündüzler Alavya Otel içindeki Mitu’da takıldım. Servisi iyi, ortamı da.
Otelin bir diğer meşhur mekanı Fogo ise on gün önce sessiz sedasız Foryu olmuş. Mekanın mutfağı/işletmesi İstanbul Tepebaşı’ndaki Duble’ye emanet. Duble’nin ortağı Arto Ankaralıyan sürekli orada. Duble’deki gibi meze yok, ama benzer bir kafa, yani tapas var Foryu’da.
EĞLENİLİR: ALAÇATI 29’DA
* Ulus 29’cular bu sezon Alaçatı 29’u açtılar Port Evleri’nin oraya. Milyon dolarlık evlerde yaşayanların 29’un gürültüsünden rahatsız olduğu söylentileri ortalıkta dolaşsa da mekana akın edenler halinden memnun.
29’un servisi, ambiyansı, müzikleri başka bir hava/kalite getirmiş Alaçatı’ya. Cumartesi gecesi görmek/görülmek isteyen herkesler oradaydı. Yine bir “dolu-boş” kıyaslaması yaptık, ama olsun.
SEVMEDİM: FLY INN
* 40 bin kişilik kapasitesi olduğu söylenen Fly Inn’i sevmedim. Ne plastik/sert şezlonglarını (şikayet edersen garsonlar minder getiriyor) ne de oturmamış halini/kimliksizliğini/ruhsuzluğunu...
TADILIR: NİNO’NUN MUTFAĞI
* Hani Yunan Adaları’na gittiğinizde oradaki mekanlarda önünüze gelen Greek salatasına, mezelere filan bayılıyorsunuz ya. O zaman bir akşam doğruca Viento Otel’e gidin. Nino Hanım size bolca o lezzetlerin tıpatıp aynısını sunacaktır. Yeri gelmişken; Alaçatı’nın en taze oteli Viento. En az Alavya kadar büyük. 22 odası var.
AKŞAMÜSTÜ UĞRANIR: BEFORE SUNSET
* Gördüğüm kadarıyla Before Sunset tüm plajlardan açık ara önde. Yolu biraz uzun, ama zevkli. Ovacık’a kadar uzanıyorsunuz. Akşamüstü partileri herkesin dilinde.
Ben de tam 17.00 civarı kondum mekana.
Yaklaşık beş yüz kişiyle beraber salındım durdum, biraz Lana Del Rey biraz da akşamüstü için fazla kaçan gece yarısı house hallenmeleriyle...
Before Sunset’in kitlesi 20’lerde, denizi pek şahane değil, ama ortam samimi ve beklenmedik şekilde eğlenceli…
DELLENİLİR: DELİ DELİ’DE
* Geçen yıllarda tarzına/tavrına hayran olduğumuz Deli Deli bu yaz Kum Beach içine açılıyormuş. Bence geç bile kaldılar, ama olsun. Bu hafta sonu Deli Deli’ye mutlaka uğranmalı.
SOSYALLEŞİLİR: ALARGA’DA
* Ve Alarga. Hacı Memiş tarafının gözdesi. Kemalpaşa Caddesi tarafı için Göz Lounge ne ise bu taraf için Alarga o.
Neredeyse benzer kitle, sokağa kadar taşan bir sosyalleşme/sohbet hali ve iyi müzik.

Yazarın Tüm Yazıları