Paylaş
Biliyorum, aslında bu sorunun yanıtı yok gibi bir şey.
En güzeli, 8 dakika sonra ne olacağını bilmemek.
Ama işte yine de insanın kafasını kurcalıyor.
Şimdi kaza üzerine bir sürü teori var.
Pilotun intihar etmiş olabileceği dahi konuşuluyor.
Bu teoriyi okuyunca artık emekli olmuş bir pilotun bizzat kendisinden dinlediğim bir anısı ister istemez aklıma düştü. Onunki bir sağlık problemiydi.
İsmi bende saklı pilot, inişe az bir süre kala ağzının sol tarafının uyuştuğunu hissetmiş.
Ne olduğunu ilk başta anlayamamış.
Daha sonra kendini test etmek için su içmeye çalışmış.
Suyu içebildiğini görünce felç inmediğini düşünmüş.
Ama uçağı piste indirip koltuktan kalkar kalkmaz yere yığılmış.
Hastaneye kaldırıldığında ise beyin infarktı geçirdiği anlaşılmış.
Pilotun bu anısını ağzım açık dinlemiş, sorumluluk bilincine şapka çıkarmış, kendisine hayran olmuştum.
Boeing 777 simülatöründen ne öğrenmiştim
Uçaklarla ilgili bir şey daha...
2012 yılında THY Uçuş Eğitim Merkezi’ni ziyaret etmiş ve bu merkez içinde yer alan Boeing 777 simülatörüne girmiştim. Simülatörün içi gerçek uçağın kokpiti gibi, hiçbir farkı yok.
Hatta önünüze bir anda ineceğiniz havalimanının manzarasını koyuyorlar. Gerçekten orada gibi oluyorsunuz, hiçbir farkı yok.
Simülatörün içinde havada olması muhtemel tüm senaryoları yaşatmışlardı bana. Şiddetli türbülanstan tutun da pervanelere kuş sürüsü çarpma ihtimaline kadar...
Ve o günkü simülatör deneyiminden şunları öğrenmiştim:
* Yolcularının rahatını düşünen bir pilotun uçağı gayet zarif hamlelerle kullanması gerektiğini... Özellikle iniş anında hava şartları ne olursa olsun uçağı fazla sarsmadan indirmenin büyük başarı olduğunu...
* O ufak sallantıların pilotlar için çok da türbülanstan sayılmadığını... Çok şiddetli türbulanslardan ise her zaman kaçma yolu olduğunu... Yerdeki kulelerle bu yüzden sürekli temas halinde olup hava raporunu an be an aldıklarını...
* İniş halindeyken bir kuş sürüsü pervanelere çarpsa ve motorların ikisi de dursa bile uçağın yine de iniş yapabildiğini...
Hâlâ “Onlar neredeydi?” deniliyor
Türk Sineması’nın 100. yılı vesilesiyle “Türk Sineması’nın en iyi 10’ları” adı altında özel bir gece düzenlendi.
Ama geceden geriye kalan Serenay Sarıkaya ve Bergüzar Korel’in sahnede şarkı söylemesi oldu. Sinemaya yıllarca emek verenler, geceye hiç çağrılmayanlar ya da çağrıldığı halde gitmeyenler o günden beri sitemde, söyleyeyim: “Keşke gecenin adını Türk şov dünyası gecesi koysalardı” diye.
Haklılar da...
Gecede Türk Sineması’nın birçok önemli ismi yoktu.
Türkan Şoray’ı, Perihan Savaş’ı, Hale Soygazi’si...
Kimi hiç çağrılmamıştı. Kimi mazeretleri dolayısıyla gelmemişti.
O zaman bu gece niye yapıldı?
İşte o belli değil...
Son zamanlarda
SEVDİM... 1901 Cafe Bistro’yu. Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerinde, 19. yüzyıl sonu İstanbul mimarisinin tipik örneklerinden olan tarihi bir binada açılan Public Otel’in girişinde yer alıyor 1901 Cafe. Bir diğer İstiklal oteli Mama Shelter’ın barının renklerinde olan 1901’in yemekleri beklenmedik derecede iyi.
“ŞAHANE” DEDİM... “Hitnoz”un yaratıcısı, yılların radyo programcısı, iki yıldır Best FM’in vazgeçilmezi Yasemin Şefik’in stand-up şovu yapmaya hazırlanmasına... Yakında hayata geçireceği projede Şefik, sosyal medyayı da kullanarak günümüze uygun bir şov yapacakmış.
“OHA” DEDİM... Sibel Pamuk adlı şarkıcımızın yeni albümü için (nedense?) horoz tüyleriyle hazırlanan bir elbiseyle poz vermesine... Dahası, Pamuk elbise için 760 horoz kesildiğini müjdeleyip tepki gelmesin diye de döşenmiş: “Kesilen horozları ihtiyacı olan ailelere dağıttık. Hayvanseverler kızmasın.”
Bu akılları fikirleri şarkıcılara gerçekten kim veriyor, meraktayım.
Paylaş