Paylaş
Çünkü hem 2012’ye dair teorileri ilginç buluyorum hem de doğal afet/kıyamet filmlerine -sanırım- bağımlılığım var.
Evet, bu tür filmlerde karakterler çoğu zaman yüzeyseldir. Mesela esas kahraman ya eşinden boşanmıştır ya da kariyerinde sorunlar yaşamaktadır. Genelde kimse onu kale almaz, başarısızdır.
Ama tüm bu klişeler beni ilgilendirmez.
Önemli olan o devasa/dijital felaket görüntülerini izleyip
“annecimmm” diyerek içten içe gerilimden haz almaktır. Tuhaf gelecek, ama durum bu.
2012’nin yönetmeni Roland Emmerich’in bir önceki felaket filmi “The Day After Tomorrow”da mesela, New York sular altında kalıyordu. ızlemesi zevkli görüntülerdi!
2012 elbette sadece doğal afet görüntülerinden ibaret değil.
Emmerich’in filmi başka mesajları da yüklüyor seyirciye.
ışte onlardan bazıları:
AıLENı YIKMA, ıNANCINA SARIL
? ABD Başkanları her zaman duygusal, insani ve asildir. Diğer ülke başkanları ise fenadır. Çünkü onlar felaketlerden sağ kurtulmak için yapılan “elit” gemiye koşaradım binmekte bir sakınca görmezler. Bay “esas” Başkan ise halkının yanında kalmayı tercih edecek kadar kahramandır. Oy oy oy...
? Rus milyarderler sadece gösteriş ve kadın meraklısıdır. Ve hepsi fiziki açıdan fena halde Reha Muhtar’ı andırmaktadır.
? Boşanan karı-kocalar acilen birleşmelidir. Aileyi dağıtmak iyi bir şey değildir. Keza filmin gözümüze gözümüze soktuğu en mühim mesajdır bu.
? Babalar ve oğullar... Onlar da aralarındaki yarım kalmış, söylenmemiş/onarılmamış şeyleri bir an önce halletmelidir.
Nitekim filmde baba-oğul ilişkisi ya da ilişkisizliği de had safhada.
? 2012’den sonraki yeni vatan ya da yeni Amerika bulunmuştur: Afrika!
? Hangi dine inanıyorsanız inancınıza sıkı sıkıya sarılmanızda ve son ana kadar dua etmenizde fayda vardır.
? Ve belki de en iyi mesaj şu: “Big Brother” büyük sırrı açıklamaya meyilli herkesin icabına anında bakar. Ve tabii parası olan hayatta kalır. Kalan sağlar tabiat ananın gazabına uğrar.
SONUÇ? Mayalılar’ın kehanetine dayanarak çekilen 2012, başka bir yönetmenin elinde bambaşka, daha derinlikli, hatta Matrix gibi bir film bile olabilirmiş. Ama Emmerich’in tarzı bu.
Fazla beklenti içinde olmadan seyredip ürkmekte fayda var.
Gülben Ergen samimi mi değil mi
Ünlüler sosyal sorumluluk işlerini aslında kendi kariyerlerinin yararı için mi kullanır?
Mesela Madonna, Bono, Angelina Jolie ya da Sting.
Fakir bir Afrika ülkesine giderken ya da oradan çocuk evlat edinirken yaptıkları iyilik midir yoksa kötülük mü?
Ya da direkt: Aslında kendi reklamlarını mı yapar ünlüler?
Dertleri kimseye yardım etmek filan değil midir?
Tıpkı “Brüno” filminde acımasızca eleştirildiği gibi...
Gülben Ergen’in Mardin’in Bilge Köyü’ndeki çocuklara yaptığı yardımın gazetelerde yer almasından sonra bu konu yine gündemime girdi.
Açıkçası hâlâ vardığım net bir sonuç yok.
Bir yanım diyor ki, ünlü insanların şöhretlerini bu tarz işlerde kullanıyor olması iyi bir şey.
Bir yanım da, “Ama aslında en çok kendilerine yarıyor bu iş” diyor. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Yazın, tartışalım.
GÜLBEN’DEN YANIT
Dedikten hemen sonra sözü Gülben Ergen’e bırakıyorum.
Çünkü onun bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum.
Buyrun, işte Ergen’in sözleri:
“Mardin Bilge Köyü ziyaretim bana sadece yaşamın bir başka yönünü gösterir, insanlığıma insanlık katar, sorumluluklarımın altını çizmeme sebep olur ve daha fazla ne yapabilirim diye beni düşündürür. Neyin yararını sağlayacağım?
Bu saatten sonra dizi teklifi mi alırım yoksa albümüm daha mı fazla satar? Bunları aşalı uzun zaman oldu.
Keşke eleştirenler üşenmeyip gitse... Sabah yedide kalkıyor Mardin’e uçak. Tatlı uykularının beşte bölünmeleri lazım ki, altıda alanda olabilsinler. Oradaki çocukların ünlüye değil, ziyarete, değer verildiklerini hissetmeye ihtiyaçları var.
Bahsettiğin dünya starlarının ne kadar umrunda değilse samimiyetlerinin sorgulanması, benim de hiç değil!
Mesleğimin bana sağladığı tüm imkanları, bana açılan tüm kapıları, kendilerini yalnız hisseden çocuklar için sonuna kadar kullanacağım”.
Paylaş