Yıllardır entelektüel cemaat hakkında aynı şeyleri söylemesinden dolayı (Tempo’nun son sayısındaki demecine bakınız: "Tek düşmanım Cihangir entelleri"), Sinan Çetin’e artık kulak asmamak lazım.
Sarışınlıktan vazgeçtiği son imajı nedeniyle Hande Yener’i görmek ve dinamik sound’u nedeniyle yeni hiti Kelepçe Vurulamaz’ı dinlemek lazım.
İçeriye sekiz-on tane korumasıyla giren (güya korkusuz) adamların olduğu mekanlara mümkün mertebe gitmemek lazım. İnsanın içi dışına çıkıyor çünkü.
Sezen Aksu yıllar sonra evini bir dergiye açtığı ve fotoğraflarını ’foto muhabiri’ Ara Güler çektiği için bu ay kesinlikle İstanbul Life edinmek lazım.
Şahane dizi Nip/Tuck’tan esinlenerek aynanın karşısına geçip "Bana nereni beğenmediğini söyle" deyip (kendi kendinize tabii) saç, sakal vesaire olaylarında değişikliğe gitmek lazım.
Eski depresif günler hatırına Nazan Öncel’in üçü birarada çıkan (Göç, Sokak Kızı ve Demir Leblebi) cd’lerini peşpeşe dinleyip ağlamak lazım.
Önce şık bir kulübe (mesela Nu Pera) sonra daha salaş bir yere (mesela Ahu Tuğba’nın sahne aldığı Şişli’deki Paella) akıp gecenin her türlü yüzünü görmek lazım.
Bir dans yarışmasında jüri üyeliği yapan Hülya Aksular’ı, kendisiyle dalga geçtikten hemen sonra bir de kameralar önünde kıs kıs gülen Dilara Endican karşısında ’cool’ takıldığı için kutlamak lazım.
Ulus’taki Reşat, Heyecan’ın binbir türlü mezeleriyle akşama başlayıp blues şarkılarıyla ufak ufak demlenmek lazım.
Yaklaşan İf İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’ne kapılıp günlerce üst üste film izlemek arınmak lazım.