Paylaş
Nedir yeni nesil ebeveynlik?
Geçmişin ebeveyn merkezli, geleneksel aile yapısından günümüzün çocuk merkezli aile yapısına geçişimidir. Çocuklar değişti, çocukluk kavramı değişti. Teknoloji ve sosyal medya olgusuyla birlikte anne baba tutumları da değişti. Geçmişteki geleneksel aile yapısında yetki anne babada iken bugün nereye gidileceğine, ne yenilip içileceğine kadar birçok şeye çocuklar karar veriyor. Bu anlamda onlara sonsuz sınırsız bir özgürlük tanıyoruz. Öte yandan çocuğun nasıl davranması gerektiğine, ne kadar yerse doyacağına, yapacağı tüm sosyal faaliyetlere ve arkadaşlık ilişkilerine de anne babalar olarak biz karar vermek istiyoruz. Bu durum aile ve çocuk iletişimi arasında büyük bir uçurum oluşturuyor, sonrasında da çatışmaya dönüşüyor. Günümüzün anne babalarını ‘pamuk şeker babalar’, ‘demir ökçeli anneler’ olarak tanımlıyorum. Roller çok değişti!
‘Helikopter aile’ peki?
‘Helikopter Aile’ terimi ilk defa bir çocuğun, annesi için “Başımda helikopter gibi dönüyor” demesiyle ortaya çıkmış. Helikopter aileler, çocuklarını daima kontrol altında tutan, onların hayatlarına ve kişilik oluşumlarına gereğinden fazla müdahale eden anne babaların tutumuyla oluşur. Bu tip ailelerin özelliklerine genel olarak baktığımızda, çocukların kendi sorumluluğunda olması gereken şeylerin ebeveynleri tarafından benimsendiğini görebiliriz. Çocukların fiziksel, bilişsel, psikolojik ve sosyal gelişimleri adına yapabilecekleri ve yapmaları gereken davranışları anne babaları üstlenerek bu gelişimlerin gecikmesine veya sağlıklı bir şekilde tamamlanamamasına yol açabilirler.
Diğer yandan da ‘K kuşağı’ adı verilen ‘karamsar’ bir kuşak ortaya çıktı…
İngiliz akademisyen ve sosyal bilimci Prof. Dr. Noreena Hertz, bundan birkaç yıl önce, 13-22 yaş arasındaki gençleri farklı bir kategoriye alarak K Kuşağı tanımını ortaya attı. Hertz’e göre, 1995-2002 arasında doğan bu kuşak, üreticiler, yaratıcılar ve mucitler kuşağı olarak tanımlanıyor ve çevresel faktörlerin ve dış dünyanın tehlikelerinin en çok farkında olan bireylerden oluşuyor. Üstelik dünyanın hemen hemen her yerinde birbirine benzer özellikler gösteriyorlar. Dijital çağdan önceki bir dönemi hatırlamayan bu kuşağın geleceğe ve dünyaya bakışları da diğer kuşaklardan oldukça farklı. K Kuşağı sadece satın almak istemiyor; tasarlama ve yaratma sürecinin bir parçası olup tükettikleri ürünlere, hizmetlere ve medyaya kendi damgalarını vurmak istiyorlar. Hertz bu kuşağın ismini, ilki 2012 yılında gösterime giren Açlık Oyunları (The Hunger Games) film serisinin ana karakter oyuncusu Katniss Everdeen’in isminin baş harfini düşünerek vermiş. Hertz’e göre bu kuşak önceki kuşaklardan daha endişeli ve benzersiz olma konusunda daha istekli. K Kuşağı bireyleri eşitsizlikten daha fazla endişe duyuyorlar. Sadece teknolojiye olan aşırı bağlılıkları ile değil, aynı zamanda durgunlukları ve var olan tehditlere karşı duyarlı davranışları ile de dikkat çekiyorlar. Yeni medya teknolojileri vasıtasıyla; ekonomik çöküş, işsizlik, terör, savaş ve göç gibi olumsuz koşullarla erken yaşlarda yüzleşen K Kuşağı bireyleri, bu olumsuz koşullardan fiziksel olarak olmasa da psikolojik açıdan etkilenmiş durumdalar. Aynı zamanda “Biz her şeyi yapabiliriz” diyen önceki kuşağa göre, daha adaletsiz bir dünya içerisinde yaşadıklarının farkındalar. Dünya tarihinde ilk defa 11 Eylül saldırıları, Madrid ve Ankara bombalamaları, Paris saldırıları, El-Kaide’nin yükselişi, IŞİD’in ortaya çıkışı, dünyanın farklı yerlerindeki terör olayları gibi yüksek dozda şiddete tanık oldular ve tanık oldukları bu olumsuzluklar nedeniyle de ‘karamsar kuşak’ olarak tanımlanıyorlar.
Duygulu’ya göre ‘K kuşağı’ öncekilere oranla daha adaletsiz bir dünyada yaşadığının farkında; bu nedenle de ‘karamsar kuşak’ olarak tanımlanıyorlar.
K kuşağı çocuklarının ve ailelerinin temel sorunları neler peki?
K Kuşağı’nın en büyük endişesi başarısızlık ya da sevdiklerini kaybetmek değil, ilginç bir şekilde en çok terörizmden, iklim değişikliğinden ve bir iş sahibi olamamaktan korkuyorlar. Bu anlamda “Ben her şeyi hak ediyorum” düşüncesinde olan Y Kuşağı’ndan ciddi anlamda farklılık gösteriyorlar. K Kuşağı, terörizm ve iklim değişikliği gibi küresel konularda endişeli olmakla beraber, kendi kişisel gelecekleri hakkında da ‘büyük endişe’ içerisinde. Aynı zamanda terörizm konusunda %72, iklim değişikliği konusunda %64 oranında endişe duyarken, bu kuşağın %79’u bir iş bulamama konusunda ve %72’si ise borçlanma konusunda endişe duyuyor. Her kuşağın kendi dönemine ait birçok özellikleri ile birlikte kendine has problemleri de bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün raporunda K Kuşağı gençlerinin kendilerini baskı altında hissettikleri ve okul hayatlarına ve geleceklerine dair kaygılarından dolayı en sıkıntılı kuşaklardan biri olduğu ifade ediliyor. Ayrıca, ABD’de, Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi’nin raporuna göre, lise öğrencilerinin %17’sinin kendilerini öldürmeyi ciddi olarak düşündükleri, İngiltere’de ise kendine zarar veren gençlerin sayısının son 10 yılda üç kat arttığı belirtilmiş. Benzer rakamlar ülkemiz için de geçerli. Bu gençlerle aileleri arasındaki iletişim sorunları ise maalesef giderek artıyor. Sosyal medya ve internet teknolojileri ile hızla büyüyen, gelişen ve değişen bir kuşağa eski yöntemlerle eğitim verdiğimizi sanıyor ve onlarla ortak bir dil oluşturamadığımızı görmüyoruz.
Ailelere önerileriniz neler? Ne yapmalılar?
K Kuşağı’yla ilgili olarak günümüzde yaşanan en önemli sorun, bu kuşağa ait bireylerle ebeveynlerinin, öğretmenlerinin ve sosyal ortamda bir arada bulundukları diğer yetişkinlerin yaşadıkları iletişim sorunlarıdır. K Kuşağı gençleriyle teknoloji çağının gereklerine uygun biçimde yeni bir iletişim dili ve becerisi geliştirilmesi gerekiyor. Öyleyse bu kuşağı daha yakından tanımalıyız. Bu tanışıklık, onlarla nasıl daha sağlıklı iletişim kurabileceğimiz konusunda oldukça önemli bir adım olacak. Şunu anlamalıyız ki bu yepyeni bir kuşak! Kafaları bizden çok farklı şekilde çalışıyor, bizden çok daha farklı düşünüyorlar, farklı yargıları ve çözüm yolları var. Öyleyse yeni kuşağa ‘merhaba’ diyelim. Merhaba derken de onları daha yakından tanımaya, onlarla yeni iletişim yolları oluşturmaya çalışalım. Bunun için öncelikle kendi ön yargılarımızdan ve iletişime kapalı tutumlarımızdan vazgeçmemiz gerekecek. Onlar bizimle iletişime hazırlar, biz de onları kabul etmeye hazır olmalıyız.
Fotoğraflar: Levent Kulu
SÜT DİŞİ ÇÜRÜYEN ÇOCUĞUN DİŞİ ÇEKİLİR Mİ?
Süt dişi çürüyen çocuğun dişini çekmek doğru mu? Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Osman Çetin açıklıyor.
HADİ ANNE GİDELİM
Çocuklar için bienal
İstanbul Çocuk ve Gençlik Sanat Bienali birbirinden farklı etkinlikleri, sergi ve tasarımlarıyla çocuk ve aileleri bekliyor. Mutlaka katılın.
Yer: İstanbul-Akatlar Mustafa Kemal Kültür Merkezi
Tarih: Bugün/Yarın
Saat: 10.30
Fiyat: Ücretsiz
Tel: (0212) 351 234 70
Bir bavul masal
Çocuklar, modern bir meddahın anlatımıyla açılan ahşap bavul ile bir masal yolculuğuna çıkacak. Mehmet Erbil’in masallarına oyuncaklar da eşlik edecek.
Yer: İstanbul-Oyuncak Müzesi
Tarih: Bugün
Saat: 13.30
Fiyat: 35 TL
Tel: (0216) 359 45 50
Pinokyo sahnede
Pinokyo, birbirinden güzel maceralarıyla Ankaralı çocuklar için sahnede. Masalın aslından uyarlanan tiyatro oyununun ana teması ise sevgi.
Yer: Ankara-Antares Sanat Merkezi
Tarih: Yarın
Saat: 17.00
Fiyat: 17 TL
Tel: (0312) 322 13 16
Ege ile Gaga müzikali
Doğa Dedektifleri Ege ile Gaga yepyeni bir macera peşindeler. Bu kez bir tiyatro oyunuyla Ay’a gidiyorlar.
Yer: İzmir-Gazi Ortaokulu Tiyatro Sahnesi
Tarih: Yarın
Saat: 14.30
Fiyat: 18,50 TL
Tel: (0232) 464 80 14
HAFTANIN KİTABI
‘Nereye Gitti Bu Çocuk?’ kitabı, çocukların yetişkinlere oynadığı oyunları anlatıyor.
Yayınevi: Çınar Yayınları
Yazar: Nilgün Ilgaz
Tür: Öykü
Sayfa: 16
Fiyat: 18 TL
Paylaş