Paylaş
Kuşkusuz ki bu durumun pek çok sebebi var, ancak teknolojinin hızla ilerlemesinin çok önemli bir etken olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Eskiden radyo, televizyon ya da kablolu telefonun nasıl kullanılacağını büyükler çocuklara öğretiyordu. Oysaki şimdi çocuklar büyüklere teknolojiyi öğretiyor. Bazen bir anne, bilgisayarı nasıl çalıştıracağını bile bilemezken, henüz 3-4 yaşında olan bir çocuk bilgisayarı açıyor, internete girip, oynamak istediği oyunu bile seçebiliyor. Günümüzde çağdaş olabilmenin yolu bilim ve teknolojiyi iyi kullanıp, yeni ürünler ortaya koyabilmekten geçiyor.
Yapılan araştırmalar, çocuk ve gençlerin internette pek çok uygunsuz içerikle karşı karşıya kaldığını ortaya koyuyor. Bu durum 10 yaş altı çocukların internet aramalarında da etkili oluyor. 2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre, çocukların internette en çok aradığı sözcüklerin başında “Youtube, Google, Facebook, seks ve porno” sözcükleri geliyor. Bu aramalar 3,5 milyon sözcük içinde en çok arananlar. Uzmanlar, çocukların bu aramalarında çevresel etkilerin, izledikleri programların, oynadıkları oyunların ve hatta çizgi filmlerin bile etkili olduğunu açıklıyor.
İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Yıldız Dilek Ertürk, “Yaş dönemlerine göre çocukların korku ve kaygıları da değişiyor. Küçük çocuklar genellikle duygu ve düşüncelerini ayıramaz ve gerçeği değerlendirme yetileri yaşla birlikte gelişir. Yaşantı ve deneyimlerinin azlığı nedeniyle çevresindeki olayları gerçeğe uygun olarak algılayamayan çocuk, medyadan kendisine ulaşan verileri, kendi hayal gücüne ve korkularına göre şekillendirir. Çocuklar korku ve kaygıları abartılı olarak algılar ve bu duyguları bir yetişkinden daha farklı olarak hissederler” diyor.
Dolayısıyla henüz gelişim evresinde, daha çok çizgi film ve bilgisayar oyunları yoluyla şiddet, cinsellik, satanizm vb. imgelere maruz kalan çocuklar, eğer yetiştikleri ortam da müsaitse, bu tür imgelere karşı alışkanlık gösteriyor ve kişilikleri de bundan etkileniyor. Bundan kurtulmanın yolu ise medya okuryazarı olmaktan geçiyor.
ÇİZGİ FİLMLER ÇOCUKLARA NE SÖYLÜYOR?
Çocuk ve gençlerin teknoloji ile iç içe olan hayatı, bir tür bağımlılığa da dönüşebiliyor. RTÜK’ün yaptığı araştırma, teknoloji bağımlılığının 2 yaşa kadar düştüğünü ortaya koyuyor. Araştırmaya göre Türkiye’de 6-17 yaş arası çocuklar günde 3-4 saat televizyon izliyor ve çocukların yüzde 82’si izlemek istediği yayına kendileri karar veriyor. Araştırma sonucunda ayrıca çizgi film kahramanlarının güçlü erkeklerden oluştuğunu zanneden 2 yaş üstü erkek çocuklarında şiddet eğiliminin arttığını gösteriyor.
Çizgi film karakterlerini gerçek zanneden çocuklar uçmak ya da duvara tırmanmak istiyor, her şeyi sihir gücü ile elde etmeye çalışıyor, çizgi film karakterleri gibi güçlü ve yenilmez olmak istiyor, karakterlerle üzülüp seviniyor, onlar gibi konuşmaya çalışıyor. Bu durum, çocuklarda ilk anda fark edilemeyen, ancak uzun süreli hasarlara sebep olabiliyor. Düşünme biçimlerini, konuşurken seçtikleri sözcükleri, istek ve beklentilerini, hayal ve umutlarını etkiliyor.
Bu sorunların önüne geçmek için çizgi film ve oyun içeriklerinin, çocuk gelişiminde uzman kişilerin danışmanlığında üretilmesi gerekiyor. Böylece hem yararlı ve eğlendirici hem de eğitici içerikteki yayınlar, geleceğimizi oluşturmada bize büyük yararlar sağlayabilir. Çocuklara teknolojiyi yasaklamak da onları teknolojiye emanet etmek de doğru değil. Önemli olan yaşa uygun ve kaliteli içerikleri çocuklarla buluşturmaktır.
Çocukların izledikleri, okudukları, kullandıkları şeyleri bilmek ve bu konularda çocukları yönlendirebilmek bir ebeveynin yapması gereken şeylerin başında gelmeli. Yaşadığımız yüzyılda çocuklarla doğrudan iletişim kurmak ve onları anlamak geleceğimiz için ön koşuldur.
Paylaş