Paylaş
Çocuk kitapları çok önemli. Sizin çocuk yayıncılığındaki amacınız nedir?
Hep Kitap, kısa süre önce kuruldu. Dünyanın her yerinden olan ve evrensel değerleri taşıyan, ama bizim çocuğumuzla, bu coğrafyayla örtüşecek metinleri, Türk toplumuna kazandırmayı amaçlıyoruz. Tam anlamıyla bir memleket hizmeti yapmak istiyoruz. Ancak bunu yaparken de ‘çocuksuluk’ gibi bir tuzağa düşmeden hareket etmek istiyoruz. Çocuğu küçümseyen, çocuğun zekâsını küçük gören, çocuğa yukarıdan bakan bir dille yazılmış kitaplardan uzak duruyoruz.
Çocuğu küçümsemekten kastınız nedir?
Büyüklerin, çocuğun her şeyi bilemeyeceğine inanması, çocuğun bazı şeyleri hazmedemeyeceğini düşünmesi.
Ama çocuklar her şeyi bilemez… Biz yetişkinler de her şeyi bilemeyiz.
Evet, elbette… Ancak bizim toplumumuzda çocuğa “Sen anlamazsın. Ben yazsam da bilmezsin, anlayamazsın. Ben sana bunu gözüne soka soka anlatayım” yaklaşımı mevcut. Mesela, “Yemekten sonra mutlaka ellerimizi yıkamalıyız” gibi tepeden bakan sözcüklerden söz ediyorum. Bunun yerine çocuğa o anı yaşatan cümleler kurmak daha doğru. Örneğin, “Annesi yerinden kalktı ve ellerini yıkamaya gitti” gibi bir cümle çok daha doğru olur.
Yayınevi olarak çeviri kitaplara özel önem veriyorsunuz. Bunu yaparken de evrensel değerlere önem verdiğinizi belirtiyorsunuz. Oysaki her kitap kendi kültüründen izler taşır. İçinden çıktığı kültürün deyimleri, çizgileri, cümle yapısı, düşünceleri… Bu, farklı toplumların çocuklarını nasıl etkiler? Siz çeviri yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?
Bir yayın kurulumuz var ve kitapları seçerken herkesin görmesine, kendi bilgi birikimiyle yorumlamasına özen gösteriyoruz. Çok fazla gözle bakıyoruz. Estetik açıdan güzel olmasını önemsiyoruz. Çalakalem değil de bir edebi değerinin olmasını, çocuklar gördüğünde onları ürkütmeyecek ve onlara güzel gelecek şekilde görseller içermesini önemsiyoruz. Görsellerin de metinle çok iyi bir uyumunun olması gerekiyor. Metin ve görsel dengesini sağladıktan sonra, yanlış anlaşılabilecek içerikler üzerinde duruyoruz. Sözgelimi, metnin içinde hayvan avlanıyorsa “Biz hayvan avcılığına karşıyız. Bu metnin içinde hayvan avlıyorlar. Bu çocuklara kötü mesaj verir” diye düşündüklerimizi koymuyoruz. Veya hayvan avcılığı metinde geçiyorsa da bunun kötü bir şey olduğunu belirtiyoruz.
Bazı kitaplarda dini göndermeler, sembolizm, ırkçılık veya hedef gösterme gibi gizli veya açık göndermeler olabiliyor. Meselâ siz bir kitabı çok beğendiniz ama içeriğinde böyle bir kısım var. Ne yapıyorsunuz böyle bir durumda?
Ayrımcılık yapan, cinsiyetçilik yapan, başkasını kötüleyen kitapları seçmiyoruz. Ancak bazı durumlarda küçük uyarlamalar gerekiyor. İşte o noktada çevirmenle konuşarak, kitabın yurt dışındaki yayıncısıyla konuşarak çeşitli düzenlemeler yapabiliyoruz. Gerek metinde gerekse de görsellerde.
Özellikle çeviri kitaplarda, yabancı yer ve kişi isimlerinin olduğu gibi yazılması, okumayı zorlaştıran bir şey. Üstelik sadece çocuklar için değil, yetişkinler için bile zor. Türkçeleştirmek, dile uygun hale getirmek ya da yanına okunuşunu yazmak daha doğru olmaz mı?
Bazı kitaplarda bu uyarlamalar yapılabiliyor. Bu çocukların da yabancılık çekmesinin önüne geçiyor. Ancak bazı kitaplarda çevirmenin, yayın sahibinin veya yazarın tercihi olarak isim ve yer adları orijinali olarak kalıyor. Okuma konusunda zor oluyor biliyorum, ama belki söylediğiniz gibi kitabın başında karakterlere yer verilip, isimlerin okunuşu yazılabilir.
Türkiye’de çok fazla çocuk kitabı var. Ama birçok kitap çeşitli görüşlere göre şekilleniyor. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde yetişkinler çocuklar için bir şeyler üretiyor, çocuklar çocuklar için üretmiyor. Dolayısıyla yetişkinin görüşü, ideolojisi, fikirleri çocuğa aktarılıyor ve bazı zamanlarda bunlar masum olmayabiliyor. Bu kadar karmaşanın içinde anne babalar, çocuk kitabı seçerken nelere dikkat etmeli?
Yayıncının veya yazarın elbette ki bir politikası, bir görüşü var. Bunlar da ister istemez metinlere yansıyor. Çocuk kitapları, çocukların eline genellikle aileler ve çocukların eliyle ulaştırılıyor. Onların bir süzgecinden geçiyor. Burada anne babanın da bilgi birikimi çok önemli tabii… Bir özdenetim olarak önce kendileri okumak istiyorlar kitabı. Kitapta resim ve metin dağılımına dikkat edilmeli. Anne babalar konu hakkında da bilgi sahibi olmalı. Birçok anne baba sadece kitabın arkasını okuyor. Ama kitabın içini de okumalılar. Resimler önemli… Kitap hakkında kimin ne yazdığı da çok önemli. Yayınladıkları kitaplarla rüştünü ispatlamış yayınevlerinden de tercihlerini yapabilirler.
Peki, hangi tür kitapları almamalı anne babalar?
1 liralık kitapları almamalı bence. Çünkü kaliteli kitaplar metin, görsel, içerik olarak kendilerini gösteriyorlar. Kitap fiyatı ucuzladıkça bunların o kadar da iyi olmadığını gözlemliyoruz. Kullanılan mürekkepten tutun da içeriğin kitapta nasıl dağıtıldığına kadar birçok ince nokta var üzerine düşünülmesi gereken. Resimlere gelince… Resimlerde her teknik kullanılabilir ama onun nasıl kullanıldığı çok önemli. Suluboya ile yapılmış olabilir, kuru boya ile yapılmış olabilir. Örneğin ben bir gün yeğenimle kitap okurken, gagası bağlanmış bir kuş resmi gösterdim ona ve buna üzüldüğümü ifade ettim. O ise “Ama bak o kuş gülüyor, bir sorun yok” dedi. Yani çocuklar bizim göremediğimiz ayrıntıları görebiliyor. Farklı açılardan farklı gözlerle bakabiliyorlar. Bence başarılı bir çizer, çok önemli ayrıntıları çocuklarla buluşturabilir.
Bugünün çocukları bile bizim çocukluğumuzda izlediğimiz çizgi filmler veya eski kitaplarla mutlu oluyorlar. Ancak şimdiki çocuklar için günümüzde üretilen birçok eser, çocukların tam olarak duygusunu yakalayamıyor. Sizce neden bütün dünya çocuklarını etkileyecek yeni eserler yaratamıyoruz?
Son yirmi yılda, özellikle yerli çocuk kitapları açısından çok güzel şeyler de yaptık. Fakat yine en başa dönecek olursak, söz konusu çocuk olduğunda illa ki bir şey öğretme derdimiz var. İlla ki bir parmak havada olacak. Çocuk kitaplarına, edebi zevkten ziyade eğitim kitapları olarak bakılıyor. Hayır! Bu bir edebi metin! Sen orada derdini söyleyebilirsin, çocuğu eğlendirebilirsin ve o esnada da bir şeyler öğretebilirsin. Ancak sen bir şeyler öğretme kaygısıyla yola başladığında bu iş olmuyor. Zaten çok fazla öğretmen var.
Bir de bizde yayıncılıkla ilgili olarak, eğer Türkçe bir metin varsa, bazı şeylere yasaklar koyuyoruz. Örneğin çocuk burnunu karıştıramaz, çocuk geğiremez, çocuk tuvalete gidemez gibi şeylere pek rastlayamıyoruz. Ama yabancı kaynaklarda bunlar oldukça olağan. Ancak bu kültürel bir durum. Bizim bir özdenetimimiz var. Ve bu özdenetim olduğu için de kitaplarımız çok fazla yurt dışına satılamıyor. Bizim kitaplarımız çok eğitici bulunuyor. Bence kitaplarda rahat yazım çok önemli.
Paylaş