Bir gece önce Altın Bamya’larını alan Nefes, salı akşamı dağıtılan Yeşilçam Ödülleri’ne damgasını vurdu. Aynı En Kötü Kadın Oyuncu dalında Razzie aldıktan hemen sonra En ıyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kucaklayan Sandra Bullock gibi. Feminist hassasiyeti sonucu ortaya çıkan Altın Bamya hakkında yazıp, prim vermeyeyim desem de gördüğünüz gibi bir şekilde yazmak durumunda kalıyorum. “Nefes filmi kadınları sadece anne olarak yüceltiyor” diyen Altın Bamyacılar’ı anlamak zor. Dağda geçen bir asker filminin kadınlarla uzaktan yakından ne ilgisi olabilir ki zaten. Kadını anne olarak yücelttiğine şükretsinler. Ayrıca yüzbaşıyla sürekli irtibat halinde olan eşi de unutmasınlar. Peki ya Yeşilçam ödülleri? Tören başlamadan önce “Nefes, banko filmim” demiştim. Ama En ıyi ılk Film kategorisinde; En ıyi Film’de değil. Vavien varken Nefes’e sıra gelmezdi diye düşünürken, Nefes hem En ıyi ılk Film, hem de En ıyi Film ödüllerini alıp beni şaşırttı. Şaşırttı, çünkü ne senaryo ne yönetmen ne de oyuncu ödülü var bu filmin. Nasıl oldu da En ıyi Film seçildi anlayan varsa bana da anlatsın. Siz düşüne dururken şimdi biraz tören dedikodusu. Kafama takılanların başında Nefes’in yönetmeni Levent Semerci’nin inatla ortalarda görünmemesi geliyor. Filmin promosyonunu yapmadı, saygımız sonsuz, tercihidir. Yapımcısının sorunudur. Ama filminin katılmasına karşı çıkmadığı ödül törenlerine neden teşrif etmez anlamış değilim. Sevgilisi Beren Saat’i de filminin galasına yollamadığı söylenmişti. Kendisine ve yakınlarına tören ve gala ambargosu koymasını bir ara açıklar herhalde. Ödül verenlerden biri olan Ezgi Mola, Veda’da nasıl iyi oynamışsa artık, onu her görüşümde aklıma Latife geliyor. Fikriye’yi evden kovduğu sahneyi hatırlayıp sinir oluyorum. O gece de öyle oldu. Ezgi’yi fırsat bulmuşken iyi oyunculuğundan dolayı tebrik ediyorum. Sevgili Tamer Karadağlı’yı tanımakta güçlük çeken sadece ben değildim. Twitter “Tamer, kes o sakalları” diye inliyordu. Benden söylemesi. Ödül alamasa da sahneye çıkıp başkasını takdim etme inceliğini gösteren Yılmaz Erdoğan gecenin ödül verirken aklı başında birkaç cümle eden tek sanatçısıydı. Diğerlerinde resmen görüntü var ses yok durumu yaşandı. Yılmaz ise sinemayla ilgili kısa ve öz konuştu; sinemanın madencilikten sonra en ağır meslek olduğunu söyledi. Çok haklı, hele hele Türkiye’de... Reha Erdem’in En ıyi Yönetmen ödülünü almasına sevindim ama şaşırdım. Reha’nın da dediği gibi Hayat Var adlı filmini neredeyse jüri sayısı kadar izleyici izlemişti. Bu ödül bana biraz da “sanat sineması”nı destekleyenlerin ağzına bir kaşık bal çalmak adına verilmiş gibi geldi. Yeşilçam popülerin olduğu kadar sanatın da yanında demek için. Engin Günaydın, ilk senaryosuyla aldığı En ıyi Senaryo Ödülü’ne sevindi tabii. Ama Vavien’e daha çok ödül gitse ben daha memnun olacaktım. Behzat Gerçeker ve ENBE Orkestrası gecenin yıldızıydı. Neden böyle özel gecelerin vazgeçilmezi olduklarını bir kez daha kanıtlamış oldular. Ve son söz En ıyi Film Ödülü’nü açıklayan Hülya Koçyiğit ile birlikte sahneye gelen TÜRSAK başkanı Engin Yiğitgil, Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan, Süreyya Civil ve Kültür Bakanlığı Müsteşarı ısmet Yılmaz’a. Tuttuklarını koparan bu özel insanlar gecenin mimarları olarak sahnedeydiler. Onlara bakıp, Türk sineması adına başlattıkları bu olumlu girişimin uzun ömürlü olacağı kesin diyebilirim.
Okan Bayülgen ve sinema yazarları!
Okan Bayülgen sinema yazarlarını topa tutarken ben onun televizyondaki performanslarını övmeye devam ediyorum ya. Demediklerini bırakmadılar. Vay efendim ben nasıl o meslektaşlarıma “gerizekalılar” derken onu övermişim... Bir; ben sadece sinema yazarlarının değil, gazetecilerin, televizyoncuların da meslektaşıyım. Okan da bir anlamda meslektaşım yani. İki; kimsenin avukatı değilim, herkesin ağzı var dili var kalemi var, kendilerini savunabilirler... Üç; Okan hata da yapsa, bende kredisi vardır. Ayrı tuttuğunu söylediği sinema yazarları arasında olsam da olmasam da “öyle diyorsa bir bildiği vardır” derim. Dört; Okan “gerizekalı” kelimesini çoğu kez herkesin anladığı kadar kötü anlamda kullanmaz. Bunu, bu kelimeyi sık kullanmasından anlarsınız. Beş ve belki de en önemlisi; Okan’ın sinema yazarlarıyla ilgili eleştirilerini bazı noktalarda haklı buluyorum. Bir elin 5 parmağı farklı. Bence de bizler arasında “kötü niyetli, fazlaca ukala olanlar, izlemeden yazanlar, yazamayanlar, hayatla ve kendisiyle barışık olmadığı için tek amacı ve mutluluğu karşısındakini incitmek ve eleştirmek üzerine kurulu olanlar” var. Okan eminim benim de pek haz etmediğim o azınlığı kastetmiştir.