Yazar olmak sadece telefonu dinlenmek, tehdit altında yaşamak, gizli numaralardan aranmak, hoş olmayan mailler almak, Ergenekon iddianamesinde fişlenmek anlamına gelmemeli, öyle değil mi?
Bizim de gezmeye, film izlemeye, konsere gitmeye, fasıl yapmaya, akşam yemeklerinde buluşmaya hakkımız var.
Ve neyse ki bunlar da işimizin parçası.
Geçen gece bir grup yazar Uzak İhtimal adlı film için buluştu.
Önce bir sinema salonu kapatıldı ve film izlendi.
Sonra da Hıncal Uluç’un davetiyle Kilisli’ye gittik.
Hıncal Uluç demek, özen demek; Büyükçekmece’deki Kilisli’de de sadece biz vardık.
Çeşit çeşit lahmacun ve kebaptan sonra katmerler gözümüzün önünde açıldı ve servis edildi.
Ama yemeğe geçmeden önce biraz Uzak ıhtimal’den söz edeyim.
Rotterdam’da En iyi Film seçilen, ıstanbul Film Festivali’nde En ıyi Yönetmen, Senaryo ve Erkek Oyuncu ödüllerini alan Uzak ıhtimal, bir rahibe adayı ile müezzinin sessiz aşkını anlatan şiir gibi bir film.
Mahmut Fazıl Coşkun’un yönettiği Uzak ıhtimal sakin, duru ve sessiz sıfatlarıyla tanımlanabilir ama nasıl oluyorsa oluyor, bu sakin film insanda çığlık atma, perdede olanlara müdahale etme hissi uyandırıyor.
İzleyenin duygularını coşturan Uzak ıhtimal’in adını şimdiden bir yerlere not edin derim.
Film kadar güzel olan bir başka şey de sonrasında Kilisli’de yaptığımız sazlı sözlü eğlenceydi.
“Film izlemek için sinema salonu, yemek yemek için ise lokanta kapattık” diye pek bir havalıydık.
Ama öyle bir yemişiz ki gecenin sonunda Yazgülü Aldoğan eve yürüyerek gidelim diyordu.
Şeyma, film ekibinden kimseyi çağırmadığını söylediğinde ona modanın değiştiğini hatırlattım.
Artık yönetmenler filmlerinin ön gösterimlerine, yemekli toplantılarına gelmekten çekinmiyorlar.
Hele bir de filmlerine güveniyorlarsa kaçırmıyorlar basınla buluşmaları.
O gece Mahmut Fazıl Coşkun da olsaydı keşke...
En azından yürekten tebriklerimizi yüzüne de söylemiş olurduk.
Yiğit Karaahmet’le o gece tanıştık, uzun uzun dövme muhabbeti yaptık. Ve dövmenin değerinin yapılırken verdiği acıyla arttığı konusunda hemfikir olduk. Bu arada Yiğit’in çok güzel dövmeleri var, kıskandım doğrusu.
Tuğçe Tatari’nin köşesindeki fotoğrafında photoshop var mı acaba derdim içimden. Ama gördüm ki mavi gözleri fotoğraftakinden bile daha deli maviymiş. Ayrıca Tuğçe’nin sohbeti de yazıları kadar samimi ve içten. Resmen alışkanlık yapıyor.
Masanın en havalı yazarı Soner Yalçın’dı.
Yemekten hemen önce bir kadın geldi ve kitabını imzalamasını istedi.
Masamızda bulunan ve yakında hayranlarına kitabını imzalayacak olan bir başka isim de Yazgülü Aldoğan.
Yazgülü’nün Kiralık Adam’ı 4. baskıyı tüketmiş, 5. baskı için sipariş almış.
Kiralık Adam da Issız Adam’ın kaderini paylaşacak gibi. Bana öyle geliyor ki fısıltı gazetesi çok yakında kitabın geniş kitlelere yayılmasını sağlayacak.
Kitap demişken masadakilerin bir araya gelmesini sağlayan Ahmet Hakan’a bir istek yapmadan olmaz.
Bir kitap da ondan bekliyoruz.
Zamanı geldi, öyle değil mi?
Ömer Kavur anılıyor
Dört yıl önce kaybettiğimiz usta yönetmen Ömer Kavur bugün saat 12.30’da Zincirlikuyu’da kabri başında anılacak. Katılmak isteyenler için SESAM (Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği), 12.00’de AKM önünden minibüs kaldırıyor. Ben kendim geleceğim derseniz, kabri caminin yanındaki 13. Ada... Tüm sevenleri davetli. Bu vesileyle “Ömer Kavur filmlerinin DVD’lerinin sinemaseverlerle buluşma zamanı gelmedi mi?” sorusunu bir kez daha gündeme getirmiş olayım.