Türkan şoray Nakıp Ali’yle buluştu

Türkan şoray, Türk sinemasının sultanı.

Nakıp Ali, Güneydoğu’da ilk sinemayı Gaziantep’te açarak efsaneleşmiş bir sinemacı. FıBA Holding, geçen yıl M1 Alışveriş Merkezi içinde onun adına 7 salonlu, müthiş bir sinema kompleksi açmıştı.

Ve Nakıp Ali Sinemaları, ikinci yılında Türkan şoray’ı ve onun filmlerinde giydiği elbiseleri, aksesuvarları ağırlıyor.

Türkan şoray, sergisi ıstanbul ve Ankara’dan sonra Gaziantep’le buluşacağı için çok heyecanlı.

Çünkü bu tür girişimlerin Türk sinemasının köklerini sağlamlaştırdığını biliyor.

2-22 Nisan arasındaki sergiyi gezecek ve Nakıp Ali’de Türkan şoray’ın Vesikalı Yarim, Asiye Nasıl Kurtulur?, Yılanı Öldürseler filmlerini izleyecek olan gençler kuşkusuz Türkiye’nin sosyal ve kültürel tarihine de tanıklık etmiş olacaklar.

Geleyim, Türkan şoray’ın sergisinin manevi olduğu kadar maddi değerlerine.
İstanbul’da kendi adını taşıyan bir ilkokula katkı sağlayarak eğitime verdiği önemi kanıtlayan ünlü oyuncu, Gaziantep’teki etkinliğe de “bir eğitim gönüllüsü” olarak katılıyor. Sergi, Gaziantep Üniversitesi’nde okuyan gençlerin eğitimine katkı sağlayacak.
ıkinci yılında Türkan şoray gibi dev bir ismi ağırlayan Nakıp Ali Sinemaları hızlı bir giriş yaptı, bunu da sürdüreceğe benziyor.
Eğitime olduğu kadar sinemaya da yatırım yapan FıBA Holding’in bir sonraki hedefi Nakıp Ali’de Sinema Günleri düzenlemek.
Son seçimlerdeki belediye başkanı değişikliklerinin pek çok film festivalinin geleceğini tehlikeye attığı şu günlerde özel sektörün arkasında durduğu bu tip etkinlikler bizi fazlasıyla heyecanlandırıyor.
Nakıp Ali Sinema Günleri’ni sabırsızlıkla beklediğimizi söylemeden geçmeyeyim.

Türkinale’nin meyveleri

Geçen hafta Berlin’de, 7. Alman Türk Film Haftası’nın açılışındaydım.

Açılışta gösterilen Sonbahar’ın Türkler’den çok Almanlar’ın beğenisini kazanmış olmasına üzülsem mi sevinsem mi karar veremedim.

Sonbahar yılın en iyi filmlerinden, nasıl olur da burun kıvrılır anlamak güç!

Sevindiğime emin olduğum şey ise festivalde gösterilen filmlere Türkler kadar Almanlar’ın da ilgi gösteriyor olmasıydı.

Festivali düzenleyen Selçuk Sazak, bunda Almanca altyazı sorununu çözmüş olmalarının büyük önem taşıdığını söyledi.

Bu konuda verdiği örnek de yerinde; Takva’yı Berlin Film Festivali’nde ıngilizce altyazıyla izlemiş olan Almanlar, aynı filmi Türk Film
Günleri’nde Almanca altyazıyla izlediklerinde çok daha fazla içine girmişler ve beğenileri de doğru orantılı olarak hayli artmış.

7. Türk Film Günleri’nin en önemli etkinliği Alman ve Türk yapımcıları bir araya getiren paneldi diyebilirim.

Türkiye’den katılanlar arasında Ezel Akay, Ali Akdeniz, Zümrüt Bekçe, Ahmet Boyacıoğlu, Hüseyin Karabey, Mustafa Oğuz ve Derviş Zaim gözüme çarpanlar arasındaydı.

Bir yapımcı, paneli “Almanlar’da para, Türkler’de de fikir ve hikaye bol, ikisi bir araya gelirse neler yapılabilir onu konuştuk” şeklinde özetledi.

Günün sonunda pek çok ortak yapım için düğmeye basıldığı da kulağıma gelenler arasındaydı.

Buradan yola çıkarak, Bild gazetesinin Berlinale’den yola çıkarak attığı başlığı bir kez daha tekrarlayayım; Türkinale verimli geçti, yakında meyveleri toplamaya başlarız...
Yazarın Tüm Yazıları