Paylaş
Anne-babası hem maddi hem de manevi anlamda tüm güçlerini ona verebilmek için böyle bir tercihte bulunmuşlar.
Tayanç da “kardeş mi, köpek mi” sorusuna “köpek” demiş zaten.
Ve bu sadık dostları hiç yanından eksik etmemiş.
“İnsan ölümlerle, zorluklarla karşılaşınca bir kardeşe ihtiyaç duyuyor. Benim iki çocuğum olsun isterim. Ama yine de şunu söylemeliyim ki hayatım boyunca hiç yalnız kalmadım, yanımda hep köpeklerim vardı” dedi bana.
Şu anda birlikte yaşadığı köpeklerinden birini de Taksim’de sokaktan kurtarmış Tayanç.
Alkolikmiş ilk bulduğunda. Beyoğlu sokaklarını, yere atılan bira şişelerinden kalanları yalayarak, içerek alkolik olmuş zavallı.
Evde boş bira şişelerine içecek değil oyuncak gözüyle bakması için onlarla oynata oynata zaman içinde tedavi etmiş onu Tayanç.
Ben bu içki içenleri anlamıyorum.
Hadi içiyorsun, içtiğim şişeyi kırmak, ortalığa dökmek ne oluyor?
Şebnem Bozoklu geçen gün Twitter’a şöyle yazmıştı: “Sokakta içki şişesini kırarak parçalayanlar yüzünden her gün kaç kedinin, köpeğin patisi parçalanıyor biliyor musunuz! Ve dikiş tutmuyor pati...”
Alkolik olan kediler, köpekler, parçalanan patiler.
O kendini bilmez sarhoşları çıplak ayakla kırdıkları şişelerin üzerinde yürütmek istiyorum.
Hayattan zaman çalmak
Mert Fırat, Hakan Gence’ye verdiği röportajda “Hayatıma giren insanların tatile gidesi, gece gezesi, festival takip edesi oluyor. E bunu yaparken de sevdiği erkeği yanında düşünüyor. Ama ben gece uyumaktan öteye geçemiyorum” diyor.
Mert Fırat’ın çok okuduğunu, işinde titiz olduğunu, çok çalıştığını biliyorum. Ve bu zamansızlığında vakit harcayacağı bir sevgiliye, onunla çıkılacak tatile vakti yok!
Sadece Mert’te değil, çevremde de gözlemlediğim, ünlülerin çok çalışmaktan, vakitsizlikten hayata anlam katan pek çok güzelliği ıskalıyor olmaları.
Müzisyenlere, oyunculara, yönetmenlere soruyorum, en son gittikleri tatili hatırlamıyorlar bile.
Nasıl bir kısırdöngünün ve sonradan hissedilecek bir mutsuzluğun içinde olduklarının farkında değiller. Geriye dönüp baktıklarında sadece yaptıkları işleri hatırlayacaklar ne yazık ki.
Başta Mert Fırat olmak üzere tüm ünlülerin bir sonraki röportajlarında işleri güçleri kadar, hayattan çaldıkları keyifli anları, sevdikleriyle yapacakları tatil planlarını da okumak isterim doğrusu.
The Piano Guys
İstanbul’dan The Piano Guys geçti.Power FM Startalks’un konuğu olarak TİM’de konser veren bu şahane adamlar, tam bir başarı öyküsü.
Orta yaşlı müzisyenler düşünün.
Çocuklarının izinden gidip, onların sevdiklerinden yola çıkıp eskiyle yeniyi harmanlamasalar, bir yenilik yapmasalar, bu kadar ünlü olup dünyayı turlamaları mümkün olmayacakmış.
Piyano başındaki Jon Schmidt klasik müzik yapan bir konser piyanistiyken kızının “Baba bana Taylor Swift çalar mısın” demesi ile başka dünyalar keşfetmiş.
The Piano Guys, çağı yakalamak adına günümüz pop sanatçılarının eserleri ile klasik müziği kendi tarzlarında harmanlıyor. Sonra da bunlardan ilginç video klipler hazırlayıp, milyonlarla buluşturmak için Youtube’a yüklüyorlar.
Özellikle Star Wars Çello Savaşları ve Karayip Korsanları Piyano Solosu izlemeye değer.
David Guetta, One Direction ve Michael Jackson’dan Mozart’a kadar çok geniş bir skaladaki eserlerin orijinal düzenlemelerini özel sahne şovlarıyla birleştiren bu adamların hikayesinden kendi adıma şöyle bir ders çıkardım: “Bu dönemde başarı ancak yeni fikirlere açık olmakla, çocukların, gençlerin istek ve beğenilerine kulak vermekle mümkün...”
Paylaş