Paylaş
Mizahın ustası mı desem...
Senaryo yazarlığı ve yönetmenlikteki başarısı yetmemiş gibi “Kuru Otlar Üstüne” filminde kamera karşısında da döktüren bir oyuncu mu desem...
Sohbet masasından hiç kalkmak istemediğim sağlam bir dost mu desem...
Yeni projesini duyduğumda müthiş heyecanlandığım, detaylar gelince yazacağım günü iple çektiğim fikir fabrikası mı desem...
Hepsini ve fazlasını diyebilirim.
Ama Yüksel Aksu bu kez benim de Bennu Yıldırımlar, Pınar Türker, Ayten Bostancı, İlkay Nişancı ve Mesut Gengeç ile birlikte üyeleri arasında olduğum İSKİ Suyun Hafızası 2’nci Kısa Film Yarışması’nın jürisinde başkandı.
Özenle çekilmiş ve emek verilmiş olmanın dışında bolca yetenek içeren ve gelecek vaat eden filmler izlemenin keyfini yaşadık hep birlikte.
Birincilik ödülünü alan “Ab” adlı kısa filmin, telefon kamerası ve stop motion tekniği ile bir karton kutu büyüklüğündeki maketin içinde çekilmiş olmasına inanmak güç. Ama Zeynep Sude Yavuz zoru başarmış, hayalini küçücük bir makette büyütmüş.
Kendisinin adını ileride de sıkça duyacağımızı düşünüyorum. Filmlerin çoğunda, suyun sadece insan değil tüm canlılar için önemine değinilmesi çok güzel ve doğru bir yaklaşımdı.
Su, bütün canlılar ve doğa için hayatın kaynağı. Değerinin ve korunmasının gerekliğinin sanatla da vurgulanması çok önemli. “Ab” ve bir kuşun hikâyesini anlatan İSKİ özel ödüllü şahane animasyon “Göç”ü, HAÇİKO Derneği hesaplarından da izleyebileceğinizi buradan da duyurmuş olayım.
50 yıl kendinden kaçmış
Bundan 15 yıl önce müzik kariyerimin başlarında, profesyonel anlamda ilk şarkılarımı çıkardığımda yaptığım kayıtları bugün dinlemek istemiyorum. Koro geleneğinden geldiğim için sesim önde gelmiyor ve her dinlediğimde “Ben bu şarkıları şimdiki tecrübemle yeniden okumalıyım” diyorum.
Özellikle Teoman ile düet yaptığım, aranjörlüğü Ozan Çolakoğlu’na ait Sezen Aksu şarkısı “Hop Dedik Orda Kal”ı en kısa zamanda yeni kaydıyla sizlerle buluşturacağım.
Bu konuya nereden geldim?
Şöyle; Al Pacino, yeni anı kitabı “Sonny Boy”da 50 yıl boyunca “The Godfather”ı izlemekten kaçındığını yazdı.
Filmin galasına gitmiş ve film başlamadan salondan ayrılmış!
“Times Meydanı’ndaki Loew’s Devlet Tiyatrosu’ndaki ‘Godfather’ galasına kafam büyüklüğünde bir papyonla gittim. Sadece rol arkadaşlarımla bir platformda durduğumu, basının bana cevaplayamadığım sorular sorduğunu hatırlıyorum. Sonra yerlerimize oturduk ama filmi izlemedim. Bitmiş ürünü görmek istemedim. Işıklar sönünce dışarı çıktım” diyor usta oyuncu.
Hatta sonrasında televizyonda bile izlememiş filmini.
Ta ki 50 yıl sonra restorasyonlu halini izleyene kadar.
“Geçenlerde ‘The Godfather’ı Hollywood’daki Dolby Theatre’da 50’nci yıldönümü için yapılan gösterimde izledim. Burada restore edilmiş bir baskı net, mükemmel bir sesle güzel bir şekilde yansıtılmıştı. Tüm deneyim canlandırıcıydı. Filmde iki-üç şeyin yaşanmadığı tek bir sahne yok. İçinde sıkıcı bir an yok, sürekli bir hikâye anlatıyor. Etkilendiğim o kadar çok şey vardı ki.”
Pacino’nun filmi izleme konusundaki çekingenliğinin nedenini ise şu cümlede yakalamak mümkün:
“Çekimler başladıktan 1 hafta sonra, Coppola performansımdan memnun olmadığını söylediği. Çekimler sırasında yaşadığım bir kaza nedeniyle, filmden ayrılmak zorunda kalacağımı umduğum doğru.”
Efsane bir filmin arka planında yaşananları, kaygıları, çekingenlikleri yıllar sonra duymak ne ilginç, öyle değil mi?
Paylaş