Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları

İnanın bu yazıyı kitabın yazarını yakından tanıdığım ve çok sevdiğim için yazmıyorum.

Amacım, yoğun bilgi birikiminin ve yılların tecrübesinin ürünü olan bir kitaptan sizi haberdar etmek ve böylelikle Türk sinemasının kitleler tarafından daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunabilmek.

Türk sinemasının dünyanın en eski ulusal sinemalarından biri olduğunu, bir zamanlar en çok film üreten ikinci ülke olduğumuzu biliyor muydunuz? Peki ya bu durumun 1990’larda tam tersine döndüğünü, çekilen film sayısının azaldığını, yapılanların da seyirciyle buluşamadığını, tam bir çöküş dönemi yaşandığını? Bir elin parmakları kadar bile filmin üretilmediği 1990’lardan, 2004’te tüm zamanların rekorunu kıran G.O.R.A.’ya kadar olan yolculuk nasıl oldu peki?

Tüm bunlara ışık tutan kitabın adı Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları. Kitabın yazarını tahmin etmişsinizdir herhalde. Sinema tarihini onun kadar yakınan takip etmiş, tek bir filmi bile kaçırmadan izleyip, eleştirmiş kaç kişi vardır acaba? Evet, sinema tutkunu, sinema eleştirmeni Atilla Dorsay’dan söz ediyorum.

Atilla Dorsay’ın kitabında, söz konusu yıllarda üretilen filmleri ve o dönemin sinemasını daha iyi anlamamıza zemin hazırlayan geniş bir giriş bölümü var. Sonrasında ise 15 yıllık bu döneme ait Türk filmleri üzerine eleştirileri. Dönüm noktası olan filmler, başyapıtlar ve tabii ki fiyasko olan filmler.

Çoğu yapımcı, yönetmen ve oyuncu, sinema eleştirmenlerini çok sevmez, fazla acımasız ve biraz da ukála bulurlar. Ama eminim Atilla Dorsay imzalı Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları, sıradan vatandaşın, sinema izleyicisinin olduğu kadar bu sektörde yer alan, emek veren herkesin zevkle okuyacağı, kaynak olarak kullanacağı ve büyük ölçüde faydalanacağı bir eser.

Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları, sinemayı seven herkes için başucu kitabı olacak. Benim için oldu bile.

Aşka, dansa değil, modaya davet

Başrollerini Richard Gere, Jennifer Lopez ve Susan Sarandon’ın paylaştığı Shall We Dance? bu cuma vizyona giriyor. Türkçe karşılığı her ne kadar Dans Edelim mi? olsa da, aşk kelimesi her zaman iş yapar mantığından yola çıkılarak olsa gerek, film bizde Aşka Davet olarak gösterilecek.

Aşka Davet, 1997 yılına ait Japon filminin yeniden çevrimi. Richard Gere, monoton yaşantısından sıkılmış avukat John Clark’ı canlandırıyor. Bir akşam eve dönerken bir pencerede gördüğü güzel dans hocası Paulina’dan (tabii ki J.Lo) çok etkilenip ve onu gördüğü dans okuluna yazılıyor. O günden sonra Clark’ta meydana gelen ani değişiklikler eşinin gözünden kaçmıyor tabii. Bundan sonrası ise dans ve müzikle yoğrulmuş romantik bir hikaye.

Özellikle evli çiftlerin izlemekten büyük zevk alacağı Aşka Davet’in ünlü isimleri bir araya getiren sıcak, romantik bir film olmasının dışında bir başka özelliği daha var. O da şu sıralar moda olan dans ayakkabılarına benzer ayakkabıları, uçuşan kıyafetleri bol bol beyazperdeye yansıtıyor olması. Ben bu kadar söyleyeyim, detayları yine bugün ve tabii yine Kelebek’te sevgili Esra Midilli’den okuyun.

Kidman’dan film gibi reklam

Bugünlerde herkes Chanel No. 5 adlı kokunun reklamından söz ediyor. Aslında bu iki dakikalık reklam Hollywood filmlerini aratmıyor. Zaten yönetmen Baz Luhrmann, eserinden reklam olarak değil de, film olarak söz edilmesini istiyor.

Büyük İskender’i beyazperdeye taşıyan ilk yönetmen olma şansını Oliver Stone’a kaptıran Luhrmann, dört elle Chanel filmine sarılmış.

Avustralya’nın Sydney şehrinde beş günde çekilen filmin başrolünde Nicole Kidman var. Hatırlarsanız Luhrmann-Kidman ikilisi Moulin Rouge’da da birlikte çalışmıştı.

Kidman filmde, meşhur olmanın yükünü kaldıramayacağını düşünerek paparazilerden kaçan ve kendini beş parasız bir yazarın (Rodrigo Santoro) kollarına atan dünyaca ünlü bir artisti oynuyor. Işıltılı dünyaya geri döndüğünde ise geriye bir bakış ve bir koku kalıyor.

Kidman’ın filmde taktığı mücevherlerin değeri 30 milyon dolar. Kostümler ise Karl Lagerfeld’e ait.

Beyaz perdeden inciler...

‘Özgürlük sadece bir rüya değil, orada, bizim yaptığımız parmaklıkların arkasında.’ (İçgüdü, Instinct, Yön: Jon Turteltaub, 1999)

Bunu biliyor muydunuz?

Amerikan sinemalarında bu yılın toplam gişe geliri 9.4 milyar dolar olarak açıklandı. Böylece 2002 yılına ait rekor kırılmış oldu.
Yazarın Tüm Yazıları