Paylaş
Roger Waters, film boyunca Avrupa’daki savaş anıtlarını ve mezarları gezdi, duygularını, İkinci Dünya Savaşı sırasında çocuk yaşta kaybettiği babası ve savaş mağdurlarıyla ilgili üzüntülerini paylaştı.
Bir yandan da paralel kurguyla The Wall konserleri gelip geçti gözümüzün önünden ve kulaklarımızdan.
The Wall İstanbul konserine gitmiştim ama filmi izlerken konsere kıyasla çok daha fazla keyif aldım.
Çünkü anlamların derinine inmişti filmde Roger Waters, olayların arka planına, mananın içine girmiş, duvarın arkasını göstermişti.
DMC genel müdürü Samsun Demir vardı yanımda, bizde bu kadar net ve sert savaş karşıtı bir albüm, konser serisi ve film yapacak kim var diye şöyle bir düşündük, tabii ki Waters gibisini bulamadık.
Filmden çıktıktan sonra geçen gün Radyo Slow Time’da Ceylan Ertem’in Nükhet Duru’yu konuk ettiği programda müzik yazarı Murat Meriç’in söyledikleri geldi aklıma.
Mehmet Teoman, Cenk Taşkın ve Nükhet Duru’nun memleketin ilk savaş karşıtı şarkılarından birini yaptığından söz etmişti: Harp ve Sulh.
Barıştan çok savaşın konuşulduğu bugünlerde en çok ihtiyacımız olan şarkılardan biri bu olsa gerek.
Mehmet Teoman’ın sözlerini ilaç, şifa niyetine paylaşmak istedim:
Bir tarafta bombalar/ Bir tarafta çocuklar / Şaşıran, ağlayan çocuklar / Yangınların ardından / Titreşen ihtiyarlar / Enkazların altından / Seslenen insancıklar / Bir tarafta tüfekler / Bir tarafta çiçekler / Ezilen, çürüyen çiçekler / Acı çeken insanlar / Açlıktan kıvrananlar / Gözü yaşlı analar / Vedalaşan aşıklar / Ayırmayın bizi, şu ellerimizi / Umut verin bize, şu kalplerimize / Güzelliğe hasret o gözlerimize / Cehennem harbini göstermeyin gene / Bombalar düşmesin gül bahçelerine / Nefreti sokmayın insan sevgimize, içimize / Şu tarafta insanlar / Bu tarafta insanlar / Her iki tarafta da insanlar / Kollarında ölüler / Kollarında bebekler / Kimler için savaşır / Birbirini sevenler / Haydi insanlar sarılın birbirinize / Haydi insanlar kin tutmayın birbirinize
Mars böyle pazarlandı
Gözümüz aydın...
NASA da artık film tanıtım işine girmiş.
Baksanıza Ridley Scott’ın son filminin pr’ını üstlenmişler.
Başrolünde Matt Damon’ın olduğu, Scott imzalı Marslı’nın (The Martian) vizyona gireceği haftanın başında NASA, Mars’ta su bulunduğunu duyurdu.
Bu haberin filmin vizyon tarihine denk gelmesi sizce de çok manidar değil mi?
Ama siz yine de komplo teorilerine kulak asmayın, filmden soğumayın, gayet güzel çünkü.
Geçen yıl Interstellar ile uzaya giden Matt Damon yine uzayda, bu kez Mars’ta ölüm kalım savaşı veriyor.
Andy Weir’ın çok satan kitabından uyarlanan filmin esprili ve yer yer komik olan tonunu sevdim.
Filme Mars’ta su bulundu diye değil, nefes nefese bir uzay macerasıyla heyecan yaşamak ve eğlenmek için gidin.
Ah İstanbul
Odeabank O’art’ta, 4 Ekim’e kadar fotoğraflarla İstanbul var.
Nural Denker, Gözümün Işığı adını verdiği sergisinde “yorgun düşürür İstanbul” diye başlamış ama finali “canım İstanbul” diye yapmış.
Bu şehre dair hepimizin paylaştığı bu karmaşık duyguların fotoğraflarla özeti çok başarılı.
Yolunuz düşerse, bakın, görün, izleyin.
Paylaş