Özkan Uğur’u uğurluyoruz

Bugün AKM’de yapılacak olan anma töreninin ardından uğurluyoruz Özkan Uğur’u.

Haberin Devamı

Orada olacağım.
Hâlâ inanmak istemiyorum ama.
Onca eser, unutulmaz, şahsına özgü sahne enerjisi, oyuncu müzisyen kişiliği.
O yoğun enerji, o neşe, o hayat dolu, pozitif, iyi yürekli insan gidemezmiş gibi geliyor.
Sahnede gördüğüm, izlediğim, dinlediğim, film setlerinde uzun sohbetler ettiğim, birlikte güldüğüm, güzel anlar paylaştığım o mükemmel adam sıkı sıkı tuttuğu hayatı nasıl bırakır?
Hani herkes giderdi de o kalırdı gibi geliyor.
Hayat şaşırtıyor bir kez daha.
Çok fazla eksiliyoruz artık.
Ele güne karşı yapayalnız kalıyoruz.
Allah Mazhar ve Fuat’a uzun ömürler versin.
Onları Özkan’sız düşünmeyeceğiz ama.
O hep olacak onların sahnesinde, şarkılarda ve bizim anılarımızda, anlarımızda.
Türkiye’de Özkan Uğur’u sevmeyen tek bir kişi bile olduğunu düşünmüyorum.
Bu devirde ülkenin ortak sevgi paydası olabilmek ne kadar yüce bir şey.
Seni hiç unutmayacağız Özkan, güzel ruhun hep aramızda olacak.

Sığacık’ın melek insanları

Haberin Devamı

HAÇİKO Yönetim Kurulu üyesi Semih Hazar, yazlarını ailesi ile birlikte Sığacık’ta geçiriyor. Sığacık’ı bilenler vardır, mavi bayraklı denizi, tarihi Kaleiçi ile güzel, sakin ve şirin bir yer. Ata Demirer’in “Olanlar Oldu” filmi, “Kavak Yelleri” ve “Egenin Hamsisi” dizilerinin ardından en son geçen sene Alp Navruz ve Ayça Ayşin Turan’ın başrollerde oynadığı “Ada Masalı” dizisi de Sığacık’ta çekilince, Sığacık’ın popülaritesi iyice arttı.
Bu hem iyi hem de kötü.
Pek çok yazlık beldede karşılaştığımız sokağa atılan evcil hayvanlar sorunu burada da başladı çünkü.
Şimdi Sığacık’ta terk edilen hayvanların yaşadıklarını ve bir avuç güzel insanın hikayesini Semih’ten dinleyelim:
“Bir süre evde bakılıp, daha sonra sokağa bırakılan patili dostlarımız burada da var. Evimizin yanındaki parkta 3 tane birbirinden güzel köpek gördüm. Üçü de cins ve sokağa bırakıldıkları her hallerinden belli. Komutlara cevap veriyorlar ancak oldukça zayıf ve bakımsızlar. Tabii benim tatil motivasyonum bir anda düştü ve bu çocukların akıbetinin derdine düştüm. Hemen su kapları hazırladım ve kutu kutu yaş mama aldım. Biliyorsun ben döndüm ancak mama verme görevini babam devraldı ve bana her gün rapor veriyor. Üç köpekten terrier cinsi olanın bir gözü kötü durumda hatta iltihap içindeydi. Bayram döneminde olduğumuz için malum hemen her yer kapalıydı.
Sığacık’ta yalnızca bir veteriner kliniği ve bir pet shop var. Her ikisi de bu sene açılmış ve açan kişiler duyarlı ve vicdanlı kadınlar. Bayram sebebiyle çalışma saatlerini daraltan Pina Veteriner Kliniği’nin veteriner hekimi Nurbanu Hanım’a ulaştım, sağ olsun köpeklerin bulunduğu parka kadar gelip ilgilendi. Gözü hasta olan köpeğin ilk tedavisini yaptı.
Tuna Pet shop’un sahibi Funda Hanım da mağazasını açarak tasma ve mama konusunda bana yardımcı oldu. Ben İstanbul’a dönmeden bu çocukların temel aşılarını tamamlamak istedim ve kucağımda her yere rahatlıkla gelen adını Bebe koyduğum beyaz köpek ile başladım. Aşı dönüşü bir anda tasması elimden kaçınca, evimizin hemen yanındaki yemyeşil bahçeli güzel pansiyonun içine dalıverdi. Ben rahatsız olabileceklerini düşünüp, özür dilemeyi düşünürken, onlar ufaklığı sevmeye başlamışlardı bile. Kısa tanışma faslından sonra, benim köpeğim olup olmadığını sordular. Ben de durumu anlattım ve şaka yollu isterlerse kendi köpekleri olabileceğini söyledim.
O akşamdan beri Bebe artık Neşe Hanım ve Murat Bey’in çocuklarından biri oldu ve yeni yuvası da Neşeli Apart Bahçe Cafe oldu. Sığacık’ta Teoscitta Apart Otel’in işletmecisi arkadaşım Sibel sağlam bir hayvansever. O da arkadaşı Müge ile gözü hasta olan terrier’i yakalayıp, veterine götürdüler. Biliyorsun biz de HAÇİKO olarak tedavisini üstlendik. Tedavisi bittikten sonra inşallah yuva da bulacağız hatta keşke tedavisi bitmeden de bulabilsek.
Bu arada Şiirli Pansiyon’un sahibi Voli Bey’den, Kaleiçi Pansiyon’un sahibi Ali Bey’den ve Naturel Dükkan’ın sahibi Şebnem Hanım ve eşi Oğuz Bey’den de bahsetmeden geçemeyeceğim zira yaz kış demeden bütün bir sene boyunca gerek Kaleiçi gerekse diğer sokaklardaki kedilere sahip çıkan ve besleyen dostlarımızın başında geliyorlar.
Üniversiteden hocam ve aynı zamanda arkadaşım, Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanı Ebru Günlü Küçükaltan, birkaç sene önce eşi ile beraber komşu mahallemiz Akarca’ya taşındı. Tek sebebi apartman dairesi yerine bahçeli bir evi olup daha çok hayvan bakmayı istemesiydi. Bu gidişimde kendisi ile de görüştük. Özellikle yaz dönemi bitip el ayak çekilince, bölgede hemen hemen kimse kalmadığı için, tüm sokak hayvanlarını eşi ile beraber beslemeye ve tedavi ettirmeye çalışıyor.
Şimdi bu insanlar cennetlik değil ise, kim cennetlik?”
Küçücük Sığacık’ın koca yürekli esnafı, insanları işte böyle. Kim bilir belki bu yazıyı okuduktan sonra Semih’in bahsettiği, sokağa terk edilen ve tedavileri Sığacık’ta devam eden iki terrier’e de sahip çıkarlar.
Bize ulaşmak isterseniz, 0549 640 20 10’u arayabilirsiniz.

 

Yazarın Tüm Yazıları