Paylaş
İşte oyuncu, oyuncu eğitmeni Yeşim Ceren Bozoğlu’nun anlattıkları:
* “Televizyon işini küçümseyerek yapan bir sürü oyuncu arkadaşım var. Ama ben onların aksine burada çok önemli bir şey yaptığımıza inanıyorum.
Biz Türkiye’nin bilinçaltına tohum ekiyoruz. Her akşam iki saatlik bir süre içinde insanlara örnek olacak, yaşamlarını sorgulatacak hikâyeler anlatıyoruz. Hassas ve incelikli olmalıyız.”
* “Oyunculuğun yüzde 99’u çalışmaktır. Bence herkes oyuncu olabilir. Çünkü biz zaten öğrenmeyi oyunla yapıyoruz. 5 yaşındaki bir çocuk evcilik oynarken bir reji veya oyuncu koçu gelip onu çalıştırmıyor. Oyun oynama güdüsü hepimizin içinde var.”
* “Taviz vermiyorsanız, onurunuzla, sadece işiniz ve oyunculuğunuzdaki başarınızla bir yere varmak istiyorsanız, 5 ila 10 seneyi gözden çıkarmanız lazım.”
* “Ben kendi hayatıma baktığımda binlerce kere başarısız oldum. Buradaki tek sır asla vazgeçmemek.
Benim hayattaki ve atölyedeki mottom da bu. Bin kere başarısız olacaksın, beş bin kere reddedileceksin. Ama vazgeçmezsen bir gün başarılı olursun.”
* “Kültürel anlamda kendini beslemezsen, oyunculuk teknikleri, kamera tekniklerini bilmezsen, günümüzde sanatın, sinemanın, televizyonun, tiyatronun nereye gittiğinden bihabersen, sektör seni sadece güzel kız/güzel oğlan olarak algılayıp, tüketip atıyor.
Ve daha genç daha taze olan resmi senin yerine koyuyor.”
* “Ben özellikle inat ettim, kariyerimi güzellik üzerine değil, oyunculuk yeteneği üzerine kurdum.
En parasız olduğum dönemde güzel kadın rolleri geldiğinde onları reddedip karakter rolünü tercih ettim.
Çünkü biraz daha Meryl Streep’inkine benzeyen bir kariyer planı istiyorum. Uzun soluklu yani.”
Bir torba buzla gelen mucize
Oyuncu yorulmaz, oyuncu dayanır.
Bakın buna bir örnek.
Yeşim Ceren Bozoğlu’nun “O Hayat Benim” dizisinde canlandırdığı Nuran karakterinin sinir krizi geçirip, üstüne adam öldürüp, onu yağmurlu havada gömdüğü bir sahne var.
Yeşim çekim günü role konsantre oluyor, sahne çekiliyor, bitiyor ve yönetmen Merve Girgin “Bir daha alacağız” diyor.
Gerisini ve buzla gelen çözümü şöyle anlatıyor Yeşim:
“Oyunculuk sanatının kimya değiştirme sanatı olduğuna inanıyorum ve derslerimde öğrettiğim şey de bu.
Baktım ki fizik bitti, ruh bitti, zihin bitti, buz istedim çocuklardan.
Bir torba buzu enseme koydum, alnıma koydum, omuriliğime koydum, bir tane de içeri attım. Vücut birden tekrardan adrenalin salgılamaya başladı.
Role konsantre oldum. Beş saniye istedim. Beş saniye sonra ‘3-2-1 kayıt’ dendiğinde bütün o sinir krizini bir daha oynayacak gücü yeniden toplamıştım.”
Blokla, yok say
Cumartesi günü 40 üniversitenin yer aldığı Üniversite Medya Birliği, İstanbul Üniversitesi Sosyal Medya Kulübü ve Sosyal Sorumluluk Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin ortaklaşa düzenlediği Sosyal Medya Festivali’ne konuşmacı olarak katıldım.
Fırat Sayıcı’nın moderatörlüğünde yapılan oturumda diğer konuşmacılar Murat Şeker, Tuba Ünsal ve Şükrü Özyıldız’dı.
Konuşma sırasında hepimizin hakaret içeren tweet’lerle baş etme yolunun aynı olduğunu fark ettim.
Ağız dalaşı, cevap verme, diyaloğa girme (ki karşı tarafın asıl amacı bu) gibi yöntemler kullanmıyorduk.
Sınırı aşanlara tek ve en güzel cevap şuydu: Bloklamak.
Yok saymak, bir daha ulaşmasını engellemek gerçekten de her derde deva.
Size de sadece sosyal medyada değil, hayatın tüm alanlarında tavsiye ederim.
TV yöneticilerimiz uyuyor mu?
Bunu ben deyince olmazdı ama yıllardır Türk sinemasına hizmet veren, hem kaliteli hem de gişeye oynayan filmler çeken bir yönetmen söyleyince yazmak istedim.
Sosyal Medya Festivali’nde konuşan Murat Şeker, Türkiye’nin Güney Kore ve Fransa ile birlikte yerli sinemanın yabancı sinemadan daha çok ilgi ve gişe gördüğü üç ülkeden biri olduğunu söyledi.
Son yıllarda Türk filmlerinin gişedeki muazzam yükselişinden de bahsetti.
Ve Türk sineması bu kadar şaha kalkmışken ulusal kanallarda yayınlanan tek sinema programı olan “Cinemania”nın yayından kalkmasına inanamadığını söyledi.
“Her kanalda bir sinema programı olmalı” dedi.
Onca kanal var, Türk filmleri gişe rekorları kırıyor ama sinema programımız yok.
Televizyon yöneticilerimiz gerçekten de uyuyor mu!
Paylaş