PaylaÅŸ
Dinleyince Mahsun Kırmızgül’ün aslında nasıl büyük bir fırsat kaçırmış olduğunu anladım ve üzüldüm gerçekten.
Senaryonun ilk haline göre Norveç’e mülteci olarak giden aileye markette değil, bir silah fabrikasında iş veriyorlarmış.
Ama Genelkurmay’dan izin alınamadığı için akışta değişiklik yapmak zorunda kalınmış ve silah fabrikası sahneleri çekilememiş.
Keşke imkan verilse ve Mahsun Kırmızıgül yazdığı senaryoyu perdeye aktarabilseymiş.
Böylece terörden kaçan yabancılara kucak açan Avrupa ülkelerinin diğer yandan nasıl da teröre destek çıktıkları perdeye yansır ve çember tamamlanmış olurdu.
Ve eminim filmin mesajı da, algılanması da farklı olurdu.
Bir yönetmen yazdığı senaryoyu istediği gibi çekemiyorsa yazık gerçekten.
Ey özgürlük, neredesin!
Prag’a lüks araba yasak
Parayı bastırınca istediğin arabayı kiralar, istediğin yere gidersin, öyle değil mi?
DeÄŸilmiÅŸ iÅŸte.
Almanya’da gezmek için bir lüks bir cip kiralamıştık.
Tur şirketi Frankfurt sonrası Prag’a gideceğimizi öğrenince, çalınır diyerek, bize o güzelim cipi bıraktırdı, yerine düz vites bir araba verdi.
Düz vites kullanmayalı yıllar olmuş, hatırlayana kadar kaç kez stop ettirdik, siz düşünün artık.
Kafka’nın memleketi, köprüler şehri Prag’ın adı çıkmış dokuza, inmiyor sekize.
Burada hırsızlık çokmuş, çantanın içini boşaltırlarmış, kimsenin ruhu duymazmış, lüks arabanın çalınma ihtimali yüksekmiş...
Düşündüm de Türkiye’ye gelen turistlere benzer ÅŸeyleri ıstanbul (özellikle de Taksim civarı) için de söylüyorlar.Â
Peki Prag gerçekten de tehlikeli mi?
Üç gün gezdik, tozduk bir tehlikesini görmedik.
Biz mi şanslıydık, şehir mi güvenli bilemiyorum tabii.
Kimbilir belki de düz vites arabamız bizi korumuştur!
Madonna tuvaleti söktürmüş
Anlatılanlardan daha güzel olduğunu gördüğüm Prag’ın en pahalı oteli Four Seasons.
Sezon dışı olunca burada uygun fiyata oda bulabildik.
Otelde kalmışken dillere destan Presidential Süit’i gezmeden olmazdı tabii.
Gazeteci olduğumu söyleyince bütün kapılar açıldı. Ama açılan kapıların öyle büyük ve geniş olduğunu sanmayın.
Bina 15. yüzyıldan kaldığından süite giderken alçak kapılardan geçmek zorunda kalıyorsunuz.
Neyse ki içerisi olabildiğince geniş, nehre ve Prag kalesine bakan manzarası ise muhteşem.
Prag’da yapılan nehir turlarında Madonna’nın, bir geceliği 5000 Euro olan bu süitte yaptıkları anlatılıyor.
Rivayete göre ünlü yıldız buradan ayrılırken tuvaleti söktürmüş ve götürmüş.
Amacı tuvaletini başka birinin kullanmasını engellemekmiş.
Bu bir Prag efsanesi midir, gerçek midir bilemiyorum tabii.
Ne tesadüf ki bu aralar Madonna’nın hayatını anlatan bir kitap okuyorum.
İlerleyen sayfalarda bu tuvalet söktürme olayına denk gelirsem mutlaka yazarım.
Besteciler savaşı
Hitler, Prag’ın güzelliğine kıyamadığı için bu şehri bombalatmamış.
Diğer yanda ise Yahudiler’in heykellerinin bile burada olmasına dayanamıyormuş.
Opera Binası’nın üzerinde bulunan Yahudi besteci Felix Mendelssohn heykelinin kaldırılmasını emretmiş.
Yahudiler’in büyük burunlu olduklarını düşünen ve Mendelssohn’u tanımayan askerler buradaki en büyük burunlu heykeli alıp götürmüşler.
İroni işte burada başlıyor.
Sökülen heykel Hitler’in gözdesi, Naziler’in en çok sevdiği ünlü Alman bestecilerinden Richard Wagner’e aitmiş.
Mendelssohn’un heykeli ise ÅŸu anda opera binasında dimdik duruyor.Â
PaylaÅŸ