Paylaş
Biz de evde arkadaşlarla bunu konuşuyorduk ve ben bir anda bakışları üzerime çeken şu cümleyi kurdum:
“Küfürsüz futbol düşünemiyorum.”
Herkes şöyle bir baktı suratıma.
“Bunu köşeme yazacağım” dediğimde ise önce şaka sandılar.
Baktılar ciddiyim, dehşete kapılıp, vazgeçirmeye çalıştılar.
Başarılı olamadıklarını şekilde gördünüz.
Evet, maçlarda edilen küfürden zerre kadar rahatsız değilim, hatta insanların bu yolla nasıl deşarj olduklarını görünce bu hoşuma bile gidiyor.
Antidepresan almaya gerek yok, haftada bir maça git, yeter.
Ayrıca haksızlık yapmamak lazım, adamlar sadece rakibe değil, yeri geldiğinde kendi takımlarına da küfür edebiliyorlar.
Üstelik gayet esprili cümleler kurdukları, hatta sanatsal takıldıkları da oluyor. Açıkçası benim zekamı okşuyorlar.
Ve maçta olan maçta kalıyor.
Zekeriya Beyaz’a “Hocam küfür günah mı?” diye sorduklarında, “şahsa olmadığı sürece küfür ruhun yelpazesidir” demişti.
Ben de maçta kaldığı sürece küfürü savunuyorum işte.
Gelecek her türlü tepkiye rağmen!
‘This is It’ rekorlarda
Okuyucularımdan Nilgün Özdemir, Michael Jackson’ın ölümünden önceki konser provalarını perdeye yansıtan ‘This Is It’i iki kez izlemiş.
İlkinde salonda 30-35 yaş kitlesi varmış, ikincide ise daha gençler.
İlk grup filmi izlerken salondan çıt çıkmadığını ve filmin alkışlarla bittiğini söylüyor.
İkinci gruptakiler ise film boyunca konuşmuş (gençlik işte!), sağa sola mesaj çekmiş ve filmin sonunu bile beklemeden salondan çıkmışlar. Buradan çıkacak sonuçlardan biri gençlerin film izleme alışkanlıklarının farklı olduğu.
Bir diğeri ise Michael Jackson’ın bizim kuşağın yıldızlarından olduğu için bizden daha fazla ilgi, alaka ve saygı gördüğü...
Hangi yaş grubu tarafından, nasıl izlenirse izlensin, ister alkışlansın, ister sonuna gelmeden terk edilsin, “This Is It’, rekorlara koşuyor.
Film, ıngiltere’de, ‘In Bed With Madonna’yı da geçerek en çok izlenen konser filmi unvanını almış durumda.
‘Fahrenheit 9/11’den sonra da en fazla izlenen belgesel olmuş.
Sony, filmde izlediğimiz prova görüntüleri için ödediği 60 milyon doların karşılığını alıyor galiba.
Emmerich, Kabe’yi yıkmaktan korkmuş
Roland Emmerich, dünyanın sonunu konu alan son filmi ‘2012’de Kabe’nin yıkılış sahnesini fetva korkusu nedeniyle çekmediğini açıkladı.
Daha önceki filmlerinde dünyayı yerle bir etmekten çekinmeyen yönetmen, senaryoyu birlikte yazdığı Harald Closer’ın uyarısıyla Kabe’yi yıkma fikrinden vazgeçmiş.
Oysa Emmerich’in gözü karaydı, ‘Independence Day’de Empire State Binası’nı ve Beyaz Saray’ı, ‘Godzilla’da Manhattan’ı, ‘The Day After Tomorrow’da ise o meşhur Hollywood yazısını yerle bir etmişti.
Kabe’de ise akan sular durmuş.
Merakla beklenen kıyamet filmi ‘2012’, tüm dünya ile aynı anda 13 Kasım’da bizde de vizyonda olacak.
Bursa Doğal Plato
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve bu yıl 4’üncüsü yapılacak olan Uluslararası Bursa Film Festivali 14-22 Kasım tarihleri arasında gerçekleşiyor.
Festivalin basın bülteninde yer alan bir başlık dikkatimi çekti.
Yerli, yabancı yapımcı ve yönetmenlerin Bursa’da film çekmelerini teşvik için ‘Bursa Doğal Plato’ kitabı hazırlanmış. ıngilizce ve Türkçe hazırlanan kitapta Bursa’nın hem modern yüzünü hem de tarihi, doğal güzelliklerini anlatan fotoğraflar da varmış.
Bölgenin doğal güzelliklerine vurulup, kamerayı buralara kuracak yönetmenler çıkacaktır.
‘Bursa Doğal Plato’ kitabı fikri gayet akıllıca, kimin aklına geldiyse tebrik ediyorum.
Japon aklına göre
BNG ile ilk olarak Alaçatı’da tanışmıştım. şimdi de Nişantaşı’nda bir mağaza açmışlar. Kendimi içeride bulmam uzun sürmedi. BNG’ninkileri diğer tasarımlardan ayıran en önemli özelliği siyaha verdiği önem ve bir kıyafetin en az iki farklı şekilde kullanılıyor olması. Japonlar da en çok bu farklı kullanım özelliğine vurulmuşlar.
BNG Japonya ve ıtalya başta olmak üzere tüm dünya çapında 200 butikte satılıyor. Alın ya da almayın, bu dükkana uğrayıp, yabancıları, hatta zor beğenen Japonlar’ı bile fetheden bu tasarımları bir görün derim.
Paylaş