Paylaş
Olayı toplumun dışlamak için uğraştığı çocuklarına “benim çocuğum” deme cesareti gösteren anne babaların gözünden irdelemek gayet akıllıca.
LİSTAG (LGBTT Aileleri İstanbul Grubu) adı altında 2008 yılında bir araya gelen anne babalar, homofobik ve transfobik toplumda çocuklarının cinsel yönelimlerinin farkına vardıktan sonra neler yaşadıklarını, dayanışmalarını Can Candan’ın yönettiği bu belgeselde tüm samimiyetleriyle paylaşıyorlar.
Haziran başında İstanbul’da vizyona giren bu belgesel, Batman’da geçen cuma vizyona girdi.
12 Temmuz Cuma günü de Diyarbakır’da gösterimde olacak.
Diyarbakır’da düzenlenen 3. Filmamed Belgesel Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü alan film, Meclis Özel Gösterimi, Brüksel Avrupa Parlamentosu, Strasbourg Avrupa Konseyi, üniversite gösterimleri, ulusal ve uluslararası festivaller sayesinde ve dört haftalık vizyonla birlikte bugüne kadar 9 bini aşkın seyirciye ulaşmıştı.
Samimi, insanca ve iyi bir film “Benim Çocuğum”un, Batman ve Diyarbakır’da da gösterime girmesi sevindirici.
Çapkınlık defterini kapatmış
Pazar Kelebek için yaptığım Coşkun Sabah röportajının bir kısmı bu köşeye kaldı. Hem de önemli bir kısmı. İçinde Coşkun Sabah’ın çapkınlıklarının, rekorlarının ve hayallerinin de olduğu “kalanlar” işte şimdi burada...
Çapkınlıklarınız meşhurmuş. O yıllardaki hayatınıza aklınız kaymıyor mu? Yoksa tamamen kapattınız mı defteri?
- Kapattım. Ben de şekil değiştirdim. Orta yaş ve üstü bir kitleye hitap ediyor insan yaş aldıkça. Onlar da daha kendini bilen insanlar. O yüzden artık daha rahatım. Benim müziğime geliyorlar çünkü.
Türkiye, dinlerin, ırkların birleşmesi çabası içinde. Bir Süryani olarak nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?
- Türkiye’de yaşayan ekalliyetlere (azınlıklara) AK Parti’nin iyi bir yaklaşımı oldu. Bunlar tamamen gerçek duygularım, kimse bunun altında şirin görünme çabası aramasın. Uzaktan yakından böyle bir tavırla alakam olmaz. Ben somut gördüklerimi söylüyorum, durum tespiti yapıyorum. Sayın Tayyip Erdoğan ekalliyetlere ait tüm değerleri geri vermiştir ve son derece duyarlıdır. Ekalliyetlere ait yerler hazineye geçmişti, Başbakan’ın emriyle hepsi tekrar geri verildi. Ekalliyetleri memnun eden bir iade-i itibar var.
Siz Süryani olmanın dezavantajını yaşadınız mı bu ülkede?
- Hiç yaşamadım. Bu kimliğimle Coşkun Sabah oldum, rekorlar kırdım.
En çok satan albüm rekorunuz kırılamadı, bu gidişle kırılması da imkansız. Siz ne dersiniz?
- 1990 yılında çıkardığım “Aşığım Sana” iki rekor birden kırdı. 2 ayda 1 milyon oldu, bu bir rekordur. Bir de 12 ayda 2 milyon 550 bin sattı, tüm zamanların rekoru olarak kayıtlara geçti. Dediğin gibi daha da kırılamaz zaten bu rekor. Üstelik o albüm halen satıyor, dönemi kapanmadı.
“Islık çalsam 1 milyon satar” dediniz mi gerçekten?
- Ben onu hatırlamıyorum. Herkes kendini bilir ya, “Coşkun Sabah karakterinde biri bunu söylemez” diyorum. Acaba şaka mı yapmıştım!
Siz nasıl eğlenirsiniz?
- Ben eğlenmem ki, eğlenmek ne demektir bilmem. Bir de artık barlarda, kulüplerde o kadar kafa şişiriliyor ve o kadar gürültülü müzik yapılıyor ki, gitmiyorum. Günlük hayatımda klasik, Osmanlı müzikleri dinliyorum.
Yakında yeni bir albüm çalışması olacak mı?
- Best of yaptım yeni nesle uygun bir şekilde. Bu arada iki yeni şarkı yaptım. Best of’un arasına bunları da koyup albümü çıkarmaya hazırlanıyorum.
Hiç gerçekleştiremediğiniz bir hayaliniz var mı?
- Belki hiçbir zaman gerçekleşmeyecek ama udum ve senfoni orkestrası ile bir konser vermek en büyük hayalim. Burada biraz devlet eli lazım, beni aşar. Ya da bir festival gücü olması gerekli.
İnşallah gerçekleşir bu hayaliniz ve hayatınızın en güzel sahnelerinden biri olur. Film demişken, hayatınızın adı film olsa ne olurdu diye sorarak bitirelim...
- “Anılar” olurdu herhalde.
Paylaş