İtalya’da yaşayan Ferzan Özpetek’i yakalamak oldukça zor.
Ödül törenleri de olmasa kendisini Türkiye’de göremeyeceğiz. Hele şu sıralar, 28 Nisan’da İtalya’da Floransa Operası’nın açılışında Giuseppe Verdi’nin Aida operasını sahneye koymaya hazırlanıyor ki, uzun süre buralara uğramayabilir (parantez arası Aida notu: Türkiye’den de sürpriz unsurların yer alacağı Aida’da Özpetek’e Hintli ünlü orkestra şefi Zubin Mehta eşlik edecekmiş. Ünlü yönetmen, bundan 34 yıl önce İtalya’da Caracella Hamamı’nda izlediği ilk opera olan Aida için ‘çok romantik, heyecan verici bir Aida olacak benimkisi’ diyor. İtalyancayı operaları anlamak için öğrendiğini de söyleyen Özepetek’in Aida’sı için Türkiye’den de pek çok sanatsever İtalya’ya gitmek için yerlerini ayırtmış bile.) Londra Türk Film Festivali’nin Ferzan Özpetek’e son filmi Serseri Mayınlar için Golden Wings ödülü vereceğini duyunca ben de kendisini tebrik etmek için koştum gittim tabii. Onu özleyen sadece ben değilmişim. Kimler yoktu ki; sinema dünyasından Kenan İmirzalıoğlu, Nurgül Yeşilçay, Pelin Batu, Berrak Tüzünataç, Ali Sunal, Gökçe Bahadır; devlet tarafında Egemen Bağış, Abdurrahman Çelik; bizim camiadan Ertuğrul Özkök, Leyla Umar, Aslı Öymen, Çiğdem Anad, Banu Güven ilk aklıma gelenler. Feriye’de yapılan ödül töreni son derece şıktı. Feriye, denize sıfır ve 1. Köprü ile nefis Ortaköy manzarasıyla bu tip gecelerin aranan ve vazgeçilmez mekanı olur. Büyülü atmosferiyle özel gecelerde daha çok etkinliğe ev sahipliği yapacak gibi. Kenan İmirzalıoğlu, Ferzan Özpetek’in büyük bir kısmını Türkiye’de çekeceği “Sonra Ağlayacağım” adlı yeni filminin, Cem Yılmaz’dan sonra kesinleşen ismi. Kenan’ın rolü henüz tüm hatlarıyla belli değil, Ferzan’la senaryo üzerinde çalışıldıktan sonra detaylan-dıracaklarını konuşuyorlardı. “Peki ya Ezel ya da olası bir başka dizi?” diye sordum Kenan’a. Gelecek yıl televizyona ara verip, sinema yapmak istiyormuş. Kenan’ın Uğur Yücel’in yönetimindeki “Yazı Tura” filmindeki oyunculuğunu unutamamış biri olarak “ne güzel olur” dedim. Ferzan Özpetek’in ondan alışılmışın dışında bir Kenan çıkaracağına hiç şüphem yok.
Kenan’dan yüzde 30 indirim isteği
Ferzan Özpetek’in ödül töreninde sohbet ettiğim Kenan İmirzalıoğlu’na dizilerin sürelerinin kısalması ile ilgili düşüncelerini sordum, “süreler kısalırsa alacağınız ücretler de düşebilir ama” cümlesini de araya sıkıştırarak! Umursamadı, “Her hafta bir sinema filmi çekmekten yoruldum. Yüzde 30 az alalım ama hayatımızın yüzde 30’u da bize kalsın” dedi!
Sevişme sahnelerini saklamışlar!
Eskiden filmler sevişme sahneleriyle reklam yapardı. Şimdi de “sevişme sahnesini fragmanda kullanmadık” diye tanıtım yapıyorlar. Bu aralar manşetlerde şöyle bir haber var: “Berrak Tüzünataç ve Engin Altan Düzyatan’ın başrolde olduğu ‘Bir Avuç Deniz’in fragmanında sevişme sahnesi yok! Amaç filmin bu sahnelerle gündeme gelmesini önlemek.” Sanki söz konusu olan baştan sona sevişme sahnesiyle dolu erotik bir film. Ama durun, bize bu filmde ateşli sevişme sahneleri olduğunu söyleyen de yapım şirketinin kendisi değil miydi? Önce ateşli sevişme sahneleri var de, sonra da fragmanda bir tanesini bile kullanmadık, bunlar üzerinden reklam yapmıyoruz, ne kadar da etik davrandık diye haber yaptır. Zaman değişmiş demek ki; dönem, göster ama verme dönemi olmuş!
Kısa film ve porno
Yıllardır bas bas bağırır dururduk; kısa filmler sinemada önemlidir, günümüzün pek çok usta yönetmeni kısa filmlerdeki pırıltısıyla ünlendi diye. Ama düne kadar kimse kısa filmleri bu kadar önemsememiş, ‘kısa film’ lafını bu kadar ağzına almamıştı. Ne zaman ki birileri bitirme tezi için kısa metrajlı pornografik unsurlar içeren bir film çekti, kısa filmler konuşulur oldu! Söz konusu kısa film, Bilgi Üniversitesi öğrencisi Deniz Özgün tarafından çekilen The Porn Project. Bir kere şunu anlamak ve anlatmak lazım; ortada nasıl bir film olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz ama kesin olan bir şey var ki The Porn Project ticari amaçla çekilmiş bir porno film değil. Adı üstünde proje, bir öğrencinin bitirme tezi için çektiği bir ödev. Estetik, yaratıcı, farklı bir yönü varsa değerlendirilir ve geçer not alır, yoksa zaten sınıfta kalır, unutulur gider. Bu özünde o kadar büyütülmemesi gereken ama cinselliğin tabu olduğu ülkemizde fırtına yaratan olayın ‘yin-yang’ı ise bana göre şöyle: Bu olay sayesinde ‘özgürlükçü’ diye nam salan Bilgi Üniversitesi’nin o kadar da demokratça yönetilmediğini anlamış olduk. Pornografik filmin, buna izin veren üç öğretim görevlisinin başını yemesi özgürlüğün bittiği yer olarak tarihe yazıldı. Olaya bugüne kadar kimse bu açıdan bakmadı ama kısa metrajlı pornonun ‘yang’, yani aydınlık tarafı da var bence; o da kısa filmlere ilgi çekmesi. Muhtemelen bundan sonra kısa film denildiğinde herkesin ilgisi daha da fazla olacak. Önceden göz ardı edilen, önemsenmeyen kısa film festivalleri daha da ön planda olacak. Ve bir bakmışız, pornografik bitirme teziyle ortalığı ayağa kaldıran Deniz Özgün, yarının en yaratıcı, sıra dışı yönetmenlerinden biri olarak karşımızda!