Paylaş
Size o ilanı açan insanların neler hissettiğini anlatacağım şimdi.
Birinci ağızdan, yekten, tecrübeden.
1 hafta oldu Gugu ortadan kaybolalı.
Hani şu güzel yüzlü, önce dişi sanıp sonra erkek olduğunu anladığım gri sokak kedisi var ya, fotoğrafta kucağımda gördüğünüz o işte.
Buhar oldu, yer yarıldı yerin dibine girdi sanki.
Site içinde bir evde oturuyorum.
Çok kedim var. Kışın hepsi evdeler, yazın ise gündüzleri bahçede koşup oynadıktan sonra yemek yemeye ve uyumaya eve geliyorlar.
Gugu da 6-7 ay kadar önce daha yavruyken geldi bahçemize.
Çok sevdirdi kendini, biz de onu çok sevdik. Bütün kışı neredeyse 7/24 beraber geçirdik.
Evin en küçüğü, en sevimlisi ve yaramazı olarak hep torpilliydi.
İlk ödül maması ona verilir, ışıklı topla o oynardı.
Kedilerle de köpeklerle de arası iyiydi.
Felçli köpeğim Sheba yatağında bir tek onun yatmasına izin verir, bir şey demezdi.
Geçtiğimiz pazar günü birkaç saatliğine evden çıkmamla oldu her şey. Döndüğümde herkes evdeydi, Gugu hariç. O gece evin ve bahçenin altını üstüne getirmekle geçti.
Bütün dolaplar açıldı, giysiler dışarı çıkarıldı.
İnanmayacaksınız belki ama çekmecelere bile baktım.
Sabah olmak bilmedi.
Bir yere mi sıkışmıştı, biri mi almıştı, kız peşinden mi gitmişti ya da...
Ertesi gün sitedeki herkese Gugu’nun fotoğrafları gitti.
Komşuları tek tek dolaştım, güvenliklerle konuştum, yan mahallede elimde mama arandım durdum.
Yok, yok, yok.
Ve sosyal medya, Instagram, Twitter, Whatsapp gruplarım ne varsa koydum Gugu’nun kayıp ilanını.
Yan siteden Gugu’ya benzer kedilerin videolarını atan güzel insanlar oldu. Ama yok, Gugu değildi o kediler.
Ben hâlâ aramaya devam ediyorum.
Geleceğine inanırsan gelir diyenlere inanmak istiyorum çünkü.
Gözüm kulağım pencerede, kapıda.
Ya da telefonda.
Biri arayacak ve “Gugu’yu getiriyoruz” diyecek. İnanıyorum, inanmak istiyorum.
Terk edilişlerin en acısı
Birileri için “aman bir kedi işte” olan, bir başkası için “hayatın anlamı, yaşamın merkezi” olabiliyor.
Kimseyi yadırgamadan, yaftalamadan, ötekileştirmeden okuyun bu yazıyı lütfen. Neler mi yaşıyor insan?
Geceleri uykular kaçıyor bir kere.
Akıldan o güzel yüz hiç çıkmıyor çünkü.
İlanlar dağıtıp beklemeye başlıyorsun, gözyaşları eşliğinde.
Rüyalara giriyor.
Sabah uyanınca ilk akla gelen o oluyor.
Telefona bakıp bir haber olmadığını görünce gün boyu devam edecek olan içteki o sızlama başlıyor. Yeri dolmaz bir boşlukla yaşamak öyle ağır ki!
Acı, özlem, sövme, ağlama, pişmanlık, suçlama hepsi zincirin halkaları oluveriyor.
Hep bekliyorsun, “dönecek” diyorsun, “dönmeli” diyorsun.
O güzel günlerinize geri dönmek, kabustan uyanmak istiyorsun.
Kocaman dünyada küçücük, kalabalıklarda yapayalnız, terk edilmiş hissediyorsun kendini.
O minnacık can sana terk edilişlerin en acısını veriyor.
Gözyaşların kuruyunca da geçmeyecek bir özlemle yaşamaktır kedini, köpeğini kaybetmek.
Umarım yaşayanların hepsi o acılı ve bol ‘bilinmez’li bekleme sürecinin ardından mucizeye, yavrusuna, mutlu sona kavuşur.
Paylaş