Kadınların hayatı kabus

Özge Borak ve İlker Aksum, 27 Şubat’ta TİM Show Center’da başlayacak “Bazıları Sıcak Sever” müzikalinde buluştu. Özge, Marilyn Monroe’nun canlandırdığı Sugar Kane oldu, İlker ise Tony Curtis’in Joe rolünü aldı. Biz de onlarla buluştuk, tiyatro sahnesinden hayat sahnesine uzanan bir sohbet gerçekleştirdik.

Haberin Devamı

İlker Aksum

Kimler sıcak sever?
- Bazıları... Hollywood’un da daha önce yaptığı bir müzikal bu. Türker İnanoğlu “Hadi müzikal yapalım” deyince serüven başladı.

Sen kaç şarkı söylüyorsun?

- 13 şarkı var, ben 5 tane söylüyorum. Sahnede 27 kişiyiz. Sadece orkestrada 15 kişi var. Farkındaysan baba bir prodüksiyondan bahsediyorum. Bunu, bu memlekette çok az kişi yapabilir. Türker Abi de onlardan biri.

Niye kabul ettin bu projeyi?

- Bir; gerçekten iyi bir proje. İki; tiyatro her zaman antrenmandır. Hem şarkı söyleyeceksin, hem dans edeceksin, hem oyun oynayacaksın, kadın kılığına gireceksin... Zor ama iddialı bir iş.

Tiyatro oyunları, diziler başlıyor, tutmuyor, bitiyor. Ne hissediyorsun tutmayan işlerde? Dizide de başına geldi.

- Hem de kaç kere geldi. Tutmaması kimin için iyi olabilir ki? Benim için de iyi değildi...

Nasıl karşılıyorsun peki?

- Hiç öyle şeylere takmam. Hele bu memlekette hiç takmam, çünkü burada her şey unutuluyor. İyi bir şey yaptığında “Aa!” diyorlar. Kötü bir şey yaptığında hiç önemi yok.

Televizyon seyrediyor musun?

- Hiç.

Küstün mü kanallara?

- Yok be ya. Çatır çatır da çalışıyorum. (Gülüyor) Çekiyorum ama önemini yitirdi bende. Çok iş giriyor, tutan, iyi diyebileceğimizin sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Tuba Büyüküstün’le çektiğin dizi olay oldu ama...

- Evet. Emmy’ye kadar uzandık. Bir ilkti bu. Ben bunu Russell Crowe’la konuştum. Dedim ki “Biz senin bir filmini dizi yaptık biliyor musun?”, “Hangi film?” dedi. “Kaçış Planı” deyince “O çok kısa bir konudur” dedi. İşte biz o kısa konudan 30 bölüm dizi yaptık.

KIRMIZI RUJLA REZİL OLDUM



Senin için kırmızı giyindim, kırmızı ruj sürdüm. Kırmızı ruj ne hatırlıyor sana?

- Sorma sorma. Rezil olduk o gece.

İnsan kırmızı ruj süren bir kadınla öpüşünce biraz dikkat eder. Sen dudakların kıpkırmızı çıktın gazetecilerin karşısına...

- Ne bileyim... Gece karanlık, tam da mekândan çıkarken öpmüşüm... Allah’tan yüz kızartıcı bir durum değil. Şirindi.

Senin “Evlilik adamıyım, düzen seviyorum” cümlelerin var. Gerçi ondan sonra boşanmışlığın da var...

- Evet. 5 yıl sürdü evlilik.

Nasıl bir şeymiş peki evlilik?

- Valla mutluydum... Ben evlilik kurumunu reddetmiyorum. Aksine düzenin ve disiplinin bizim gibi stresli mesleklerde çok da iyi olduğunu düşünüyorum. Hiçbir problem de yoktu evliliğimizde ama bitti işte.

Her şey iyiyken niye biter bir evlilik?

- İş tempomuz birbirimiz görmemizi engelledi. Bizim sektörün başına gelen klasik sorunlardır bunlar; bel fıtığı, reflü, ayrılık...

Bel fıtığını anlayamadım!

- Oooo ortak sorundur. Çok ayakta durmaktan olur.

VALLAHİ DE BİLLAHİ DE ALDATMAM

“Gözden ırak gönülden ırak” diyorsun.
- Aynen öyle oldu. Mesela ben gittim, İzmir’de 3 ay film çektim.

Aldatır mısın sen?

- Aldatmam. Vallahi de billahi de tallahi de.

Çok yemin edenden korkacaksın...

- Gençliğimde, kanın manyak aktığı dönemlerde oluyordu tabii. Şimdi ise tek eşliyim.

Tekrar evlenecek misin?

- İstiyorum. Çocuk da istiyorum.

Kötü adamı oynamak mı hoşuna gidiyor, komik adamı oynamak mı?

- Her ikisi de. Önemli olan senaryo. İyiyse, hepsi hoşuma gidiyor.

Son filmden bahsedelim...
- Bir romantik komedi çektik “Aşk Olsun” diye. Kadroda Sedef Avcı, Kenan Ece ve Selen Seyven var. Bence fena olmadı.

Nasıl bir karakteri oynuyorsun filmde?

- Küskünleri barıştıran, bekarları evlendiren bir tip. Aşk ve kadınlar üzerine kitaplar yazıyor, sonra aşkı bulunca bakıyor ki aşka dair hiçbir şey bildiği yok, boşluğa düşüyor. Güzel bir hikâye. 10 Nisan’da vizyonda.

“Bazıları Sıcak Sever”de Tony Curtis’in oynadığı rolü üstlendin. Kadın kılığına giriyorsun oyunda. Zor muymuş kadın olmak?

- Çok zor. O topuklu ayakkabılar, o makyaj, sutyen... Hayatınız kâbus sizin. (Gülüyor) Güçlü bir orkestrası, güçlü bir koreografisi var oyunun. Murat Kodallı, bütün orkestrasyonu yapıyor. İyi bir kadro var; Şebnem Sönmez, Zeki Alasya, Özge Borak, Ozan Çobanoğlu ve ben. İyi bir şey olması için bütün profesyonelleri bir araya topladık. Yücel Erten yönetmenliğini yapıyor. Efsane, daha ne olsun?

Haberin Devamı

Kadınların hayatı kabus

Haberin Devamı

BU ÜLKENİN ERKEKLERİ ABAZA

Özgecan cinayeti ve kadına şiddet gündemde. Sen neler söyleyeceksin bu konuda?
İlker Aksum: Tek şey söylüyorum: İdam. Kadın ölüm oranları en yüksek ülkelerden biri haline geldik. Bunu açıklamak mümkün değil. Kadın bütün dünyayı otostopla geçiyor, Türkiye’de öldürülüyor. Bu, incelenmesi gereken bir durum. Cezaların çok daha sertleşmesi lazım.

Nedir bunun nedeni sence?

İlker Aksum: Toplum olarak cinsellikle ilgili hiçbir bilgimiz yok. Birçoğumuzun ağzında vardır “Bu ülkenin erkekleri abazadır” diye, evet doğru. Ama bunun bir nedeni var. Çünkü “yok”. Ben Doğu ve Güneydoğu’da çok çekim yaptım, gerçekten oralarda bakışmak bile yok. Bunların hepsinin eğitimle alakalı olduğunu düşünüyorum.

Özge, sen Özgecan cinayetiyle ilgili neler söylemek istersin?
Özge Borak:
Ne diyeyim? Annesinin kurduğu cümlelerden mi konuşsam, durumun vahametinden mi, bu işi yapan kişinin söylediklerinden mi... Hepsi birbirinden beter. Yasak suç doğurur, bu her konuda geçerli. Bir şeyi yasaklarsan merak uyandırır. Bu suçun masum cesedi, kadınlar oluyor her zaman.

Haberin Devamı

Özge Borak: Zeki adamı komik adama tercih ederim

Özge seni ilk kez sarışın görüyorum. Nasılmış sarışın olmak?
- Valla ben çocukken sapsarıydım, bakma şimdi böyle olduğuma. Şimdi şakağımdaki beyazların dışında saçımın hiçbir yerinde boya yok.

Çocukken sarışınsan kökler karışık demek ki?

- Babaannemler Giritli, oradan geliyor sarışınlık. Bir rivayete göre babamın dedeleri ‘ak Arap’mış. Anneannemin iddiasına göre, yedi göbek İstanbullular. Annemin babası da Sinop-Ayancıklı.

Sen nereli hissediyorsun kendini?

- Ben dünya insanıyım. Ortadayım yani.

Sanatçı bir aileden geliyorsun. Genelde ailede tek bir sanatçı olur, sizde herkes sanatçı.

- Tabii, hepsi Devlet Opera Balesi’nde; annem, babam, abim. Abim baş dansçı. Ben de çocukken balerin olmayı çok istiyordum.

Neden olmadın?

- AKM’de çocuklara açılmış bir kurs vardı. 8 yaşından itibaren alıyorlardı, ben 7 yaşındaydım almadılar. Sonra Şehir Tiyatrosu’na girdim, çocuk eğitim biriminin sınavını kazandım. Ondan sonra hep tiyatro oldu hayatımda.

Ve şimdi babanla aynı sahnedesin. Hiç hayal eder miydin?

- Babam koreograf olduğundan bir ayağı hep tiyatrodaydı. Son birkaç yıldır oyunculuk yapmak için de sahneye çıkmaya başladı. Bu oyunda da beraberiz, koreografisini de yine babam yapıyor. Baba-kız çalışmak, acayip güzel bir duygu.

BEKAR HAYATIMDAN MEMNUNUM


“Agresyonum tamdır” demişsin. Neye sinirlenirsin?

- Beni en çok adaletsizlikler sinirlendiriyor. İşin enteresanı, bana yapılan değil, yanımdakine, eşime, dostuma yapılan adaletsizlikler... Bana bir şey söylense sesimi çıkarmam ama onlara bir şey olunca gerçekten çok sinirleniyorum. Özellikle set ortamlarında...

Sette en çok neye takıyorsun?

- Mesela yemek sadece oyunculara gelirse asla elimi sürmem. Çok sinirlenirim. Sadece biz çalışmıyoruz ki orada.

Güzel agresyonlar bunlar. Biraz erkeklerden bahsedelim. Komik adamları mı seviyorsun, zeki adamları mı? Hangisi daha çok çekiyor seni?

- Zeki adamları. Zeka daha önemli.

Bekarlık sultanlık mı? Nasıl, mutlu musun?

- Kişiye göre değişir, valla ben memnunum şu anki hayatımdan.

Çok arkadaşın var mı?

- Çok arkadaşım, az dostum var.

Kariyerinde dönüm noktası olarak gördüğün projeler hangileri?

- Şehir Tiyatroları’ndaki “Kabare” oyunu. Arkadaşım Senem, kulakları çınlasın, oyuna başlamıştı. Hamile kalınca yerine ben geçtim. Onun sayesinde çocukluk hayalimi yerine getirdim, ilk kez bir müzikalde oynamış oldum. Televizyonda “Ihlamurlar Altında”yla başladı her şey, öyle devam etti. Sinemada ise “Eyyvah Eyvah” serisinde oynadım.

Şimdi yeni bir sinema filmiyle gündemdesin...

- Evet, 13 Mart’ta vizyona girecek “Bana Adını Sor”. Bir aşçıyı oynadım ben. İnsanın içine dokunan bir film olduğunu düşünüyorum.

Başarıyı nasıl tanımlıyorsun, nasıl ölçüyorsun?

- Ben başarı karşısında ağlıyorum. Çok duygulanıyorum. Muhtemelen takdirle gıpta arasında bir şey.

Kendinde nasıl ölçüyorsun başarıyı?

- Ben hırslı bir insanımdır ama kimseye zarar vermez hırsım. Mottom da “denge”dir. Her şeyden biraz olması gerektiğine inanırım. Tabii ki güzel şeyler olduğu kadar kötü şeyler de var ama onlara da ihtiyaç oluyor bazen.

“Bazıları Sıcak Sever”de Marilyn Monroe’nun da canlandırdığı rolü oynayacaksın. Marilyn Monroe’yla ilgili ne düşünüyorsun?

- Çok zeki ve çok duygusal olduğunu düşünüyorum. Kaprisleri bence tamamen özgüven sıkıntısıyla alakalı.

Sen kaprisli misindir?

- Kaprisli olduğumu düşünmüyorum ama bu soruyu başkasına sormak lazım tabii. Kolay bir insanım galiba ben. “Hallederiz” derim genelde.

Seni “Beyaz Show”da izlemiştim, gerçekten çok güzel şarkı söylüyorsun. Eskiden söylüyor muydun, o hazırlanılmış bir performans mıydı?
- “Bir şarkı söylesene” diye ortaya çıkmış bir şeydi o. Bir gün önce buluştuk orkestrayla, şarkının tonuna baktık beraber. Öyle çıktı.

İster misin o yönde bir kariyer?

- Öyle bir derdim yok ama hiçbir zaman büyük konuşmam.

Haberin Devamı

KÖPEKBALIĞI FOBİM VARDI DALGIÇ OLDUM

Özge Borak: Fobilerimin üzerine giderim. Köpekbalığı fobim vardı mesela, dalgıç oldum. En son büyük beyaz köpekbalığıyla kafes dalışı yaptım. O zaman ölmüştüm korkudan ama artık korkmuyorum.

Yazarın Tüm Yazıları