Paylaş
Nesirde var, şiirde yok denir kadın için.
Şair Adonis de “Kadından şair olmaz, çünkü kadının kendisi şiirdir, şiir yazdığı zaman kendini tekrarlamış olur” demiş ve kadınların tepkisini çemişti zamanında.
Ama çok da haksız bulmuyorum ben bu görüşü.
İçeriğinin doğruluğu değil hemfikir olduğum, tamamen mevcut durum kaynaklı.
Yılmaz Erdoğan’ın “Kelebeğin Rüyası” filmini izlerken de bu desteklendi bir kez daha. “Kelebeğin Rüyası”, “kadınlar ilham, erkekler şair olur” cümlesinin filmiydi sanki.
Erdoğan, cesur davrandı, şiirsiz toplum düzeninde 350 kopya ile vizyona giren bir şair filmi çekti.
Daha vizyona girmeden her köşe başında karşımıza çıkan afişleriyle tanıtımı yapıldı filmin.
Sonra basın gösteriminin ardından sessizliğe büründü filmi yapanlar ve rol alanlar.Bu hikaye kendini anlatacak, biz televizyon programlarında yer almayacağız dediler.
Sonra Dubai galasının haberlerinin ardından “Beyaz Show”da gördüm ekibi.
Beyazıt Öztürk film odaklı bir program yaparak hakkını verdi işin, bu başarılı filmi layıkıyla övdü, izleyicinin ilgisini çekti filme.
Ama tabii ki format gereği fazla uzun konuşamadı konuklar.
Odak noktası da daha çok Kıvanç Tatlıtuğ oldu.
Ben Yılmaz Erdoğan, Kıvanç Tatlıtuğ ama en çok da Mert Fırat’ın şiir ve şairler hakkındaki görüşlerini merak ediyorum.
Bu filmle ilgili görüşlerini?
Şiire olan ilgilerini?
Kadın şairler hakkında neler düşündüklerini?
Şiirin hayatlarındaki yerini?
Belki bir gün bir başka programda bu özel film hakkında daha fazla konuşurlarken görürüm onları.
Sadece ben değil, merak edenleri çok çünkü.
Haydi gel gezelim
Her gün aynı günü yaşamaktan siz de benim gibi sıkıldınız mı?
Aynı yataktan kalkmaktan, aynı trafiğin içinde çile çekmekten, aynı saatlerde aynı işleri yapmaktan!
O zaman sizi daha da gaza getirecek bir film önerim var; “Yolda” (On the Road)...
1950’lerin Amerika’sında bir devrimin tohumlarını atan ve Beat Kuşağı’nın sembollerinden biri haline gelen Jack Kerouac’ın kült eserinden uyarlanan film bu cuma vizyona giriyor.
Öyle bir film ki “Yolda”, izlerken Amerika’yı boydan boya dolaşmak istiyorsunuz. Sırtıma çantamı alıp Avrupa’yı trenle gezeyim de diyebilirsiniz. O da olmadı diyelim, alıp bavulunuzu, o gece nerede uyuyacağınızın planını bile yapmadan çıkabilirsiniz evden.
Özgür hissetmek, ömrü uzatmak için arada sırada böyle gerekiyor çünkü. Cesaretim yok diyenler cuma günü sinemaya gidip “Yolda”yı bir izlesinler. Bakalım yerlerinde durabilecekler mi?
Ümraniye, Teksas’a döndü!
Geçen gece bir haber geldi. Ümraniye’de bir sokak köpeği sabaha karşı, ezan sesine havladı diye silahla vurulmuş. HAÇİKO arabası hemen olay yerine gitti, zavallı köpeği tedavi edileceği kliniğe ulaştırdı. Arka bacak kemiği kırılmış, iltihaplanmış.
O acıya rağmen öyle uslu duruyordu ki!
Ameliyat masrafı tarafımızdan karşılandı.
Köpekler sabah sessizliğinde bir anda duydukları seslere genelde havlarlar.
Bu onların en doğal hareketlerinden biridir.
O masum köpeği havladı diye vuran insan kılıklıya sesleniyorum, seni yakalayamadık ama eğer bu yazıyı okuyorsan sana açık ve net bir şey söylemek istiyorum; namazını boşa kılıyorsun, senden Müslüman olmaz.
NOT 1: Bu arada Erzincan ve Ankara-Keçiören’de belediye görevlileri olduğu tahmin edilen şahısların köpekleri vurduğu haberini aldık. HAÇİKO olarak takipteyiz, haberleri olsun.
NOT 2: Sevgili Bülent Mumay geçen gün Hürriyet internet sitesinde köpeğini bir iple motosiklete bağlayıp, gaza basan adamın fotoğrafını benimle de paylaştı. Hemen harekete geçtik.
HAÇİKO’nun avukatı Serdar Uluç, fotoğrafta görünen plaka üzerinden suç duyurusunda bulunacak ve takibini yapacak.
Gelişmeleri Mumay’a ve size en yakın zamanda bildireceğim.
Paylaş