Paylaş
Aklım karışık. Bazen kadınlardan bazen de erkeklerden yanayım...
Önce kadınlar diyelim.
Bize yapılan bir saygısızlık olarak görüyorum 8 Mart’ı.
Verilen güllerin dikeni batıyor elime.
Kanatıyor, acıtıyor.
Aynı, sadece 8 Mart’ta değil, kalan 364 günde de canları acıyan kadınlar gibi.
Kadınlar Günümüzü kutlamayın bizim. Tek bir günle gelecek hayır gelmez olsun. Bu lütuf olmadan da başımızın çaresine bakarız, diyesim var.
ERKEKLER GÜNÜ DE OLSUN O ZAMAN!
Bir de şu pencerem var benim bu günle ilgili. Erkekler koğuşundan açılan bir pencere bu.
Korunmaksa söz konusu, 8 Mart vesilesi ile insanlığa bir de Erkekler Günü öneriyorum.
Kadının köle gibi çalıştığı, töre cinayetine kurban gittiği kırsalı, Anadolu’yu, doğuyu değil, şehir yaşamındaki bazı kadınları görünce dolaşıyor bu düşünceler beynimin içine.
Kadının eğitimli olduğu, iş alanına girdiği şehir yaşamında asıl ezilen, hor görülen, kadınlardan gelebilecek zulümlerin en fenasına uğrayan, yani psikolojik baskı altında olan erkekler geliyor aklıma.
E o zaman bir de Erkekler Günü lazım diyorum.
Ama aslında asıl gerekli olan ne biliyor musunuz?
Güçlü olanın güçsüzü ezdiği dünyada tek bir günü değil her günü insan olmanın gereklerini haykırarak geçirmek.
İşte o zaman ne kadınlar ne erkekler ne de hayvanlar gününden bahsediyor oluruz.
Ne de güzel olur...
Ahmet Hakan söylesin
Son dört gündür Almanya ve İsviçre’deydim.
Algıda seçicilik bu olsa gerek, gözüm hep köpeklere takıldı.
“Kedisiyle, köpeğiyle konuşuyor” diye benimle dalga geçenler gidip oraları bir görmeli.
Köpeklerin, sahipleriyle birlikte girip çıkmadığı dükkan yok.
İnsanlar sokak ortasında, kaldırım kenarlarında köpekleriyle resmen aşk yaşıyorlar.
Üstelik sadece sahipleri değil, yoldan geçenler de ilgi alaka gösteriyor onlara.
“Ay ne şeker bebek” diye bebek arabasındaki bebekleri de seviyorlar, bir-iki adım sonra gördükleri köpekleri de.
Tekme atmak, hor görmek, “al götür şunu, gözüm görmesin” demek yok.
Onun yerine köpeği, kediyi, güvercini ‘insan’ yerine koymak var.
Şimdi bana yine, “Hayvanları düşüneceğin kadar insanları da düşün” falan diyenler çıkacak.
Onlara cevabı ben değil, geçen hafta Cengiz Semercioğlu’nun “Full Ekran”ına çıkan Ahmet Hakan vermişti... Hatırlatayım: “Hayvan sevgisi insan sevgisinin alternatifi değildir, bu ikisi birbirini besler, destekler...”
Almanya’da Türk düğünü!
Almanya’dayken gözlemledim, burada yüksek okulları bitiren, bakanlıklarda, bankalarda, hastanelerde üst düzeyde çalışan Türkler var artık.
Giderek daha da iyi konumlara geliyorlar.
Zeki, çalışkan, dürüst insanın önünde önyargılar bile duramıyor demek ki.
Ama diğer yanda Almanya sokaklarında şöyle manzaralar da görüyorsunuz... Uzun bir konvoy, cayır cayır kornoya basmalar, arabaların camlarından dışarıya sarkıp bağırmalar, trafiği yavaşlatmalar.
Ne o, Türk düğünü var!
Gelenek görenekler tamam da bunu yaparken çevreye, insanlara saygılı olmak niye yok?
Türkiye’de bile artık yavaş yavaş terk edilen bu rahatsız edici düğün konvoylarının en gürültülü, en trafik kilitleyici olanları neden Almanya’nın göbeğinde halen var?
Bunlara sadece Almanlar değil, Almanya’da okuyup iyi yerlere gelmiş Türkler de tepki gösteriyor.
Paylaş