Paylaş
Pek çok kadın gibi aklımda en fazla yer edinen detay Josephine’in Napolyon’a “bensiz bir hiçsin” cümlesini söylemekle kalmayıp birkaç kez tekrarlatmasıydı.
Napolyon’un Josephine’den ayrıldıktan sonra bir daha toparlayamaması “işte kadının gücü” dedirtmek için birebir.
Geçenlerde Prof. Dr. Murat Aksoy’la film üzerine sohbet ederken “adam işte savaşları bundan kaybetti” falan diyordum ki ondan da başka bir bilgi geldi.
Tıp camiasında Napolyon’un Waterloo yenilgisi akut hemoroide kaynaklı olarak bilinir ve öyle anlatılırmış.
Napolyon, hemoroid, halk arasında bilinen ismiyle basur nedeniyle öyle ağrılar çekmiş ki, Waterloo’da ordusunun başına geçememiş ve savaşı kaybetmişler.
Joesphine’sizlikle alakası yok yani!
Olsun ama filmin omurgasını da oluşturan bu aşk yine de çok güzel ve kıskanılacak kadar tutkulu.
Napolyon filmi 2,5 saat kadar olsa da Napolyon’un yükseliş ve çöküş dönemlerini öyle üstünkörü geçiyor ki hep bir şeyler eksik kalıyor.
Sahneler kendi içlerinde başarılı ama geçişler o kadar iyi değil, olaylar birbirinden kopuk kopuk ilerliyor.
Daha detaylı ve derli toplu bir Napolyon için Ridley Scott’un 4 saatlik versiyonu beklemek gerekecek.
At sizi üzerinde istiyor mu ki
Napolyon demişken, filme gitme nedenlerimden biri Ridley Scott ise bir diğeri, hatta en birincisi Joaquin Phoenix’di.
Çok severim, pek severim, oyunculuğu bir yana, veganlığını, hayvan hakları savunuculuğuna bayılırım.
3 yaşından beri vegan olan Phoenix hayvanların sömürülmesine, hem onlardan elde edilen ürünlerin hem de kendilerinin kullanılmasına karşı.
Bunlar arasında atların yük ve binek hayvanı olarak kullanılması da var.
Bundan 5 yıl önce The Sisters Brothers filminde at bindiği için pişman olduğunu “seni sırtımda istemiyorum der gibiydiler” şeklinde ifade eden ünlü oyuncu Napolyon filmindeki rolü için bir kez daha o hiç sevmediği şeyi yaptı, at bindi!
O sahnelerdeki mutsuzluğunu izlerken hissettim.
Ben de en az onun kadar mutsuzdum.
Tarihi filmleri, dizileri izlemeyi hiç sevmiyorum.
Özellikle silahlı, oklu, kılıçlı adamlar üzerlerinde atların koşturulduğu savaş sahnelerinden nefret ediyorum.
CGI ile at yapılana kadar tarihi film ve diziler çekilmese ne iyi olur!
Kırmızı araba teorisi
Kırmızı araba teorisini duydunuz mu hiç?
Size bugün yolda gelirken kırmızı araba gördünüz diye sorsam muhtemelen kırmızı arabaları hatırlamaz ve net bir cevap veremezsiniz.
Ama sabah evden çıkarken göreceğiniz her kırmızı araba için 1000 Tl vereceğimi söylesem muhtemelen tüm kırmızı arabaları sayarsınız.
Bu algıda seçicilik.
Şans ve fırsatlar da böyle işte.
Farkında olmazsanız yanınızdan geçip giderler ve siz onları yakalayamazsınız.
Şanssızım, talihim yok, elime fırsat geçmiyor demek yerine etrafa bilinçli bir şekilde bakmaya ve algıları açık tutmaya devam etmek çok önemli.
Paylaş