Paylaş
İTÜ birincisi kadına şiddet, eşitsizlikten, gençlerin sorunlarından bahsederken arkadaşlarının kamera gördüğünde başka bir dünyadaymış gibi davranmaları yerden yere vuruldu.
Bu nasıl gençlikmiş, sorunlar umurlarında değilmiş, tek dertleri kameraya el sallamakmış, falan filan.
Durun arkadaşlar, siz hiç genç olmadınız mı?
Mezuniyet gününüzü hatırlayın.
Ruh halinizi, heyecanınızı, arkadaşlarınıza, okula veda ediyor oluşunuzu.
Kendinizi bir seminer ciddiyetinde hissetmenize imkan var mı?
İTÜ ülkemize pırıl pırıl gençler kazandıran ve kazandırmaya devam edecek bir üniversite.
Bu gençleri hayata atıldıkları gün bu kadar eleştirip, mutsuz etmeye hakkımız yok.
Sorunlara duyarsız olduklarını sanmıyorum, eleştirilen görüntüleri mezuniyet günü heyecanına verip, güzel bir gelecek diliyorum hepsine.
O videoda kameraya el sallayan gençlerin çoğunun ileride Hüseyin Umutcan Ay’ın konuşmasında bahsettiği sorunlara karşı savaşacaklarına, ülkeye, dünyaya, hayvana, doğaya faydalı işler yapacaklarına da hiç şüphem yok.
Bu hikayeyi Türkçe hayal edemedim
Dünya prömiyerini Harlem Uluslararası Film Festivali’nde yapan ve festivalden ‘En İyi Yabancı Film’ ödülü ile dönen “Akis” (Reflection), Türkiye’deki ilk gösterimini bu gece Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında yapacak.
Farklı milletlerden insanların hikayelerini bir araya getiren film, Mehmet Kala’nın hikayesinden yola çıkılarak İlker Savaşkurt tarafından sinemaya aktarıldı.
Selçuk Yöntem, Taro Emir Tekin, Yasemin Szawlowskş, Ali Süreyya Tuncer, İbrahim Aköz, Elit Andaç Çam ve Avrupalı oyuncuların rol aldığı filmin en belirgin özelliklerinden biri İngilizce çekilmiş olması.
7 ölümcül günaha göndermeler yapan “Akis”le ilgili olarak yönetmen İlker Savaşkurt’la görüştüm.
◊ “Akis” neden İngilizce çekildi?
- İstanbul’da geçse de hikaye bir otelde geçiyor ve evrensel bir konuyu işliyor. Otelde de haliyle yabancılar oluyor. Bu hikayeyi Türkçe hayal edemedim. İngilizce çekilmesi ritmini değiştirdi, Türkçe olsa daha yavaş olurdu herhalde. Uluslararası örneklerinde de sıkça rastladığımız gibi Türk oyuncuların İngilizce oynaması fikri de bizi heyecanlandırdı. Bunu da sinemamız için bir ilerleme olarak görüyoruz.
◊ Pandeminin sinema üzerindeki etkisi nasıl oldu ve olacak?
- Afetler, pandemiler en çok sanatı ve kollarını etkiliyor. Ama bu durumlar insanların ana ihtiyaçlarını değiştirmiyor. Bu ihtiyaçlar geri gelecektir. İnsanlar kapalı kaldıktan sonra kendilerine soru sormaya vakit buldular. Sinemanın pandemiden sonra büyük bir yükselişe geçeceğine inanıyorum. Altın çağını yaşayacaktır.
◊ Bu bir gişe mi yoksa festival filmi mi?
- Ben film yapmaya karar verdiğimde aklımdan böyle bir ayrım geçmiyor açıkçası. “Ben şu anda bir festival filmi ya da gişe filmi yapıyorum” diye düşünmüyorum. Aslında bunun kararını verecek olanlar hangi mecrada gösterildiyse oranın izleyicileri, sinema otoriteleri ve meraklıları oluyor. İş bizden çıkıyor ve bir şekilde kategorize ediliyor. O yüzden de benim kendi filmlerim için böyle bir tanımlamam yok. Ukraynalı bir film yapımcısı bana, “Festival filmlerini diğerlerinden ayıran kurgudaki kesim sayısı” demişti. Festival filmleri daha yavaş oluyor. Gişe filmleri ise daha hızlı oluyor genelde. Ben konu itibarı ile festivallerin ilgisini çekecek bir film yaptığımı düşünüyorum. Ama kurgusu ile gişe filmi gibi de aslında. İkisinin ortasında.
◊ “Akis”in ana cümlesi nedir?
- Bu filmde izleyenler zamansız bir yerde geçen bir geceyi deneyimleyecekler. İllaki bir ana cümle istiyorsak belki bu bir ana soru olabilir diyeyim. Geçmişin izlerinden kurtulmak, günahlarımızdan kaçmak gerçekten mümkün mü?
◊ 7 günah deyince akla David Fincher’ın “Seven” filmi de geliyor. “Akis”le ortak noktaları var mı?
- “Akis” ile “Seven”ın dışarıdan ortak özellik olarak görülebilecek birçok öğesi aslında ortaklıklarından çok aralarındaki zıtlığı gösteriyor. “Seven” filminde insanlığın kalıplaşmış günahları ve bunların herhangi bir şekilde affedilemez olmasından yola çıkarılarak insanların cezalandırılması gerektiğini savunan bir antagonist varken, “Akis”te insanlığın daha kişisel günahlarının günlük hayatlarının birçok yönüne sirayet edebileceğini gösteren bir antagonist var.
Ayrıca “Akis”teki antagonist olan Saint Sodom karakteri ve belirli açılardan onun sağ kolu olan Ashu, insanları içlerine soktukları durumlar üzerinden bir seçim yapmaya zorluyor: ya kendi günahlarınızı kabul edip kendinizle yüzleşeceksiniz ya da bu günahlardan sıyrılma fırsatını kabul edeceksiniz.
Filmde de karakterler aldıkları kararlar üzerinden cezalandırılıyor ya da serbest bırakılıyorlar.
Bu açıdan iki filmin benzer özellikleri olabilir ama temel yapı taşlarının farklı olduğunu düşünüyorum.
Paylaş