Paylaş
Ve ne yazık ki akran istismarı ve bu tarz zorbalık, maruz kalan kişilerde ömür boyu sürebilecek travmalar oluşturuyor.
İşte bu gerçek, yıllar içinde başta Amerika ve Japonya olmak üzere pek çok ülkede ciddi önlemler alınmasına neden oldu.
Önlemler alındı alınmasına ama okullardaki problemi, sosyal medyanın hayatımızın içine girmesiyle birlikte siber zorbalık izledi.
Şimdi insanlar sosyal medya üzerinden birbirlerini aşağılıyor, can acıtıyor.
Yani siber zorbalık ciddi ciddi yükselişte.
Paw Araştırma Merkezi verilerine göre Amerikan gençlerinin yüzde 59’u sosyal mecralarda zorbalıkla karşı karşıya kalıyor.
İngiltere’de 12-20 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 42’si Instagram üzerinden zorbalığa uğruyor.
İşte tüm bunlar Instagram yetkililerini birtakım önlemler almaya zorladı.
Artık Instagram’da kullanıcılara sakıncalı cümleler için “Bu yorumu göndermek istediğinizden emin misiniz?” uyarısı yapılacak.
Amerika’daki ilk denemeler başarılı, uyarılar işe yarıyor.
Kötü ve rencide edici yorumlar yazanlar bunları ya göndermekten vazgeçtiler ya da cümlelerindeki kin, nefret ve öfkeyi azalttılar.
Uyarılar öncelikle İngilizce konuşan Instagram kullanıcılarına gönderilmeye başlanacak, sonra da dünyaya yayılarak dil ayrımı yapmaksızın herkese gönderilecek.
Yabancılar üzerinde etkili olduğu görünen bu uyarıların, “yapma” denileni inatla ve daha fazlasıyla yapan bizim coğrafyada nasıl bir etki göstereceğini merak etmiyor değilim.
İspanya’ya gitme Cengiz
Cengiz Semercioğlu, sokaklara salınan boğalara ölene dek türlü işkencelerin yapıldığı katliam niteliğindeki San Fermin Festivali’ni izlemek için İspanya’ya gitmek istediğini yazdı.
Acun Firarda zamanından beri gidip görmek istiyormuş bu kanlı, vahşi, acımasız, çağ dışı festival bozuntusunda ne olduğunu, insanların bu adrenalini neden bu kadar sevdiğini...
Hayvanseverliğini bildiğim Cengiz tabii ki bundan keyif alacak değil, gazeteci merakıyla oraya gitmek istediğini yazmış zaten.
Ama Cengiz, sen gidersen, insanların neden keyif aldığını yazarsan, bu vahşi turizme ilgi göstermiş, prim vermiş ve buraya dikkat çekmiş olacaksın.
Hepsini geçtim, işkenceyi ve hiçbir dayanağı olmadan öldürmeyi destekleyen bu festivali devam ettiren İspanya’ya döviz bırakmış olacaksın.
Ernest Hemingway’in “The Sun Also Rises” adlı romanına konu olduktan sonra bu festivalin popülerliği daha da artmış, daha fazla turist çekmeye başlamıştı. Bizler bu vahşeti tam tersine İspanya’ya gitmeyerek, gitmeyi düşünen turistleri de vazgeçirmeye çalışarak önleyebilir, belki de bu festivalin bir gün boğalara zarar vermeden devam etmesini sağlayabiliriz.
İspanya, çok merak etmeme rağmen Avrupa’da turist olarak gitmediğim, döviz bırakmadığım tek ülke olmaya devam ediyor.
Dünyadaki herkes bu tavırda olsa, İspanya turizmi zarar görse, belki de şu günlerde San Fermin’de o boğalara o işkenceler yapılmıyor olurdu.
Eminim gün gelecek ve boğalar turistik eğlence adı altında işkence görmeyecek. Bunu yaşarken görür müyüm bilmem ama tüm inancımla pes etmeden mücadeleye, bu masumların haklarını savunmaya devam.
Binlerce balık öldü zarar büyük!
Haber şöyle: “Dere suyu kesildi, binlerce alabalık öldü”...
Ve ardından işletmenin sahibinin perişan görüntüsü ile şu cümle geliyor: “300 bin liralık zarar meydana geldi.”
İşletme sahibinin para kaybetmekten dolayı üzüntüsünü, canının sıkılmasını anlıyorum.
Ama giden, yiten can insan değil de hayvan olunca ona sadece mal ve para gözüyle bakılması da benim canımı sıkıyor.
Herkesin derdi başka işte!
Unutulmayan bir film sahnesi
“Eşkıya”da Şener Şen polisle karşı karşıya gelir ve şöyle der:
“Bir gün, dağda bir kurtla burun buruna geldim. Tüfeğimi doğrulttum hemen.
O da hırlamaya başladı. Dedim ki kendi kendime; birazdan ikimizden biri yok olup gidecek. Kimin gücü kime yeterse... Haydi git! Sen daha çok gençsin. Yazıktır sana...”
Paylaş