Bu filmde hiçbir hayvana zarar verilmemiştir ama insanlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Gün gelip de böyle bir cümle yazacağım aklıma bile gelmezdi doğrusu! Ama bu sefer gerçekten de hayvanlar korunmuş, olan insanlara olmuş. Söz konusu film, şu anda vizyonda olan “Eyyvah Eyvah 2”. Filmde Şans adında, West Highland White Terrier (Westie) cinsi bir köpek rol alıyor. Bende iki tane olduğundan Westie’leri iyi tanırım. Prensiplerinden ödün vermeyen, sevgiye duyarlı, inatçı ama çok zeki köpeklerdir. Kötü davranılmaya, itilmeye, kakılmaya hiç gelemezler, boylarına poslarına bakmadan sert tepki gösterirler. Bu filmde Ata Demirer’in canlandırdığı klarnetçi Hüseyin’in Şans’ı hırpaladığı sahnede gerçek bir Westie olsaydı ortalığı yıkardı anlayacağınız. Ama Ata başta olmak üzere tüm set ekibi Şans’ı oynayan köpeklere (Şans rolünde Çek Cumhuriyeti’nden eğitmenleriyle birlikte gelen Nessy ve Jock adlı iki Westie var) gözü gibi bakmış, sevgiye boğmuş. Hüseyin’in suya batırıp batırıp çıkardığı ve sonrasında çeşmenin üzerinden fırlattığı, köpek değil maketi. Hiçbir hayvanın zarar görmediği filmde olan insanlara olmuş ama. Filmin ses teknisyeni Boris Trayanov, arı sesinin orijinalini kaydetmek için bir kovana fazla yaklaşınca çeşitli yerlerinden sokulmuş. Sokan arının kendisi de ölür mantığından gidersek, ‘film için hayvanlara zarar verildi’ye kadar uzanabiliriz tabii ama sanırım işin de suyunu çıkarmış oluruz!
Şener Şen’e sitem
Ayşen Gruda, pazar gecesi Star TV’de “Gecekondu”ya konuktu. Dalyan, kimseyi dinlemiyor, bodoslama giriyor valla. Gruda, İlyas Salman’dan bahsederken, Dalyan da “Şener Şen, hep son filmlerinde oynadığı genç yetenekleri övüyor, niye eskilerden, mesela Ayşen Gruda’dan bahsetmiyor” diye lafı gediğine koydu. Gruda, “Şener Şen hiç öyle dediğin gibi biri değildir” diye durumu kurtarmaya çalıştı tabii. Ama sevgili Dalyan çok haklı, Şener Şen çıktığı programlarda, oynamaktan keyif aldığı oyuncuları anlatırken Ayşen Gruda gibi eski dostlardan da bahsetse keşke. Ayşen Gruda çok da eskide kalmış değil üstelik. Gruda’nın, cuma günü vizyona girecek “Kağıt” filmindeki muhteşem performansıyla bu yıl Altın Portakal’da ‘En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ aldığını hatırlatırım.
Ankara bu filme bayılacak
Ömer Faruk Sorak’ın 4 Şubat’ta vizyona girecek olan “Aşk Tesadüfleri Sever” filminin fragmanını izlerken aklıma gelen ilk şey şu oldu: “Bu film Ankaralıları mest edecek.” Ben Çankaya’nın, Gazi Mahallesi’nin, Kuğulu Park’ın bu kadar güzel göründüğünü bilmezdim. “Aşk Tesadüfleri Sever” tabii ki bir Ankara belgeseli değil. Zaten film, ilerleyen dakikalarda Ankara’dan İstanbul’a geçiyor. Ama benim gibi Ankara’ya her gidişinde dönüş yolunu hayal eden birini bile utandıran Ankara görüntülerini hafızalara kaydederek...
Narsisizm ve biz gazeteciler!
Narsisizm, en çok sanatçılarda, askerlerde ve sporcularda görülüyormuş. Ve son zamanlarda gazetecilerde. Çünkü gazeteciler her geçen gün daha da önemli hale geldiklerini biliyorlar. En son Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün raporları durumu doğruladı. 2010 yılında önceki yıla kıyasla daha az gazeteci öldürülmüş, ancak iyi bir ‘pazarlık kozu’ olduklarından kaçırma olaylarında artış olmuş. Önemin artmasıyla birlikte kendini beğenme de artıyor doğal olarak ve narsisizm çıkıyor ortaya. Gazeteciler ve narsisizm arasındaki bağa girmeden önce Sigmund Freud’un ortaya koyduğu kavramın tanımındaki başlıklara bir bakalım... Narsist kişi, kendini herkesten her şeyden çok beğenir, önemser. Narsisizm libidonun kendine yönelmesi ve kişinin herkesten çok kendisini sevmesidir. Narsistler nefes alıp yürüyen yeryüzü tanrıları gibidirler kendi gözlerinde; her şeyi tek bir cümleleri ile değiştirebilir, son kararı verebilirler. En büyük korkuları güçlerini kaybetmektir, en önde, en gözde ve tek olmak isterler. Güçlerinin ve şehvetlerinin sınırı yokmuş gibi davranırlar. Hiçbir zaman tatmin olmazlar, hep daha fazlasını isterler. Yalan yok, bunların yüzde 90’ı biz gazetecileri, köşe yazarlarını tarif ediyor. Gittiğimiz, davet edildiğimiz her yerde el üstünde tutulmamız, ‘pazarlık kozu’ olarak kullanılmaya başlanmamız, özel ilgi görmemiz, başvurulmamız bu durumu besleyen meslek özellikleri. Eleştirilip, tehdit dolu mail’ler aldığımızda bile kendimizi iyi hisseder hale gelmemize ne demeli? Reklam ve pazarlama tekniklerinin etkisiyle, dünyayı değiştirme gücünün varlığı gazetecileri narsisizm aleminin kralı yaptı. Bu yazıyı okuyup da ben yukarıda yazanlara uymuyorum diyen kaç gazeteci çıkar, merak ediyorum. Hadi arkadaşlar kızmayın, dürüst olun, narsist olduğunuzun iddia edilmesinin bile iyi hissettirdiğini itiraf edin.