‘Hayde’ böyle söylendi

Türk insanı, Türk medyası böyle bir şarkı ve böyle bir sahne bulmuş, kaçırır mı hiç?

Haberin Devamı

Kaçırmaz tabii.

Cem Yılmaz’ın “Av Mevsimi”nde söylediği Karadeniz türküsü “Hayde”den söz ediyorum.

Filmin basın gösteriminden çıkar çıkmaz Twitter’a ilk yazdığım şeydi “Hayde”. “Bu şarkı ve bu sahne için filme bir daha gitmek istiyorum” demiştim.

Abartmamışım.

“Av Mevsimi”nin en çok konuşulan detayı oldu “Hayde”li o sahne.

Kısa sürede korsan çekimi yapıldı (ne yazık ki!), internete düştü, haber siteleri iştahlarına engel olamayıp o çekimleri aldılar ve sonra medyatava özür dileyip yayından kaldırdı.

Cem Yılmaz’ın başladığı ve sonrasında cinayet masası çalışanlarıyla birlikte söylediği “Hayde”nin de içinde olduğu “Av Mevsimi” müzik albümü bu hafta piyasaya çıkıyor.

Ama o sahne görselliğiyle bir bütün. Orada, “Hayde”nin toplu halde, transa geçilmiş bir şekilde ne kadar da harika söylendiğini gördük.

Coşkuyu hep birlikte yaşadık.

İzlerken Karadenizli olmayı istedim ben.

Bu şarkıyı tribün şarkısı yapacak takımın ne kadar iyi bir şey yapacağını düşündüm. Öncelik Karadeniz takımlarınındır tabii ama sona kalan dona kalır, bu şarkı da her an kapan takımın elinde kalabilir. Benden Beşiktaş Çarşı’ya söylemesi.

Ve işte size bir hizmet daha...

Aşağıya, “Hayde”nin sözlerinin “Av Mevsimi”nde söylendiği kadarını yazıyorum. Parantez içindeki “vursana ulan!” (masaya vurdurup, ritim tutturmak için), “kız kalk” (dansa davet) ve “kalksana” (Okan Yalabık’ın oynadığı Hasan’ı ayağa ve dansa almak için) cümleleri, Cem Yılmaz’ın canlandırdığı Deli İdris’in milleti gaza getirmek ve ayağa kaldırmak için dize aralarında söyledikleri.

Onlar olmadan olmaz...

Haberin Devamı

Hayde gidelum hayde (x3) (Vursana)
Dağa k’arayemişa (x3)
Elun nişanlisina (x3) (Kız kalk)
Ben nasil deyim hayde (x3)

Çiktum çami budadum (x3) (Kalksana)
Endurdum yarisina (x3)
Boyle sevda mi olur (x3)
Girsun yerun dibina
Kızılağaç fidani (x3)

12 Tenor’dan Pir Sultan Abdal’a

Çok şükür ki, “Sahne sanatları öldü, yaşasın internet, televizyon ve sinema” diyenleri haksız çıkaracak geceler geçirdim.

Cuma akşamı TİM Show Center’da 12 Tenor’laydım.

Pop opera yaparak 1 milyonun üzerinde plak satan 12 Tenor şahaneydi.

Kadife sesli Norveçli Arvid Larsen ve işin şov kısmını da üstlenen sempatik yakışıklı Simon Schofield gönüllerde taht kurdu.

Bu güzel sesli, güler yüzlü, sempatik, kıpır kıpır, pırıl pırıl 12 genç adamı getiren Türker İnanoğlu şahane bir iş yapmış.

Dört gün üst üste kapalı gişe oynadılar, söylediler. Demek ki Nessun Dorma, O Solo Mio opera aryaları, çok sesli Beatles, Elvis Presley, Queen parçalarıyla zevkin zirvesine çıkabilen insanlarımızın sayısı da az değilmiş. Türkiye’nin bu yüzünü çok seviyorum işte.

Cumartesi akşamı ise Sadri Alışık Kültür Merkezi’nin sahneye koyduğu “Pir Sultan Abdal” tiyatro oyununu galasında izledim.

Çolpan İlhan ve Kerem Alışık’ın ev sahipliğindeki gecenin yıldızı Pir Sultan Abdal’ı oynayan Cem Özer’di. Cem, Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın sahneye koyduğu oyun sonrasında “oyun arkadaşlarım ne kadar da iyiler ve bu işi ortaya çıkarmak için çok çaba harcadılar” diyerek Pir Sultan Abdal’ın felsefesini özümsemiş ve
kavramış olduğunu gösterdi.

Dostluğu her şeyden üstün tutan, haklının yanında duran, baskılara karşı koyanların cesur sesi Pir Sultan Abdal’ın kadılara ve bozuk sisteme karşı verdiği mücadele takdire şayandı.

Sivas’ta idam edilen ünlü ozanın hayatını izlerken, Sivas katliamı günlerine ve hatta günümüze kadar uzandık ve ortak düşüncemiz şu oldu: “Zaman geçiyor ama her şey aynı!”

Müzik ve dansla da süslenen Pir Sultan Abdal oyunu, Profilo Alışveriş Merkezi’nde izlenebilir, izlenmeli.

Giderken ünlü ozanın şu sözü aklınızda olsun: “Kadılar, müftüler fetva yazarsa işte kemend, işte boynum asarsa, işte hançer, işte kellem keserse, dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.”

Haberin Devamı

Türk sinemasının Kopenhag çıkarması

Siz bu yazıları okurken, ben Türk sinemasının Avrupa çıkarmasının ilk ayağına tanıklık etmek üzere Kopenhag’da olacağım.

Avrupa Birliği kamuoyundaki Türkiye imajını doğru şekilde yerleştirmek için yola çıkan, Avrupa’ya kültür ve sanat çıkartması çatısı altında farklı disiplinleri buluşturan “Turkey: The Missing Star” etkinlikleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle, TÜRSAK Vakfı tarafından önce Danimarka, sonra Almanya ve

Hollanda’da gerçekleşiyor.

Avrupa’ya ödüllü filmlerimiz ve sanatçılarımızla gidiyoruz. Yanımızda Zafer Algöz, Ziya Azazi, İlksen Başarır, Cansel Elçin, Mert Fırat, Mete Horozoğlu, Güven Kıraç, Sinem Kobal, Burhan Öcal, Dolunay Soysert, Settar Tanrıöğen ve Berrak Tüzünataç gibi oyuncu ve sanatçılarımızın yanı sıra Berlin’den Altın Ayı ödüllü “Bal” (Semih Kaplanoğlu), Yeşilçam En İyi Film ödüllü “Nefes: Vatan Sağolsun” (Levent Semerci), sosyal içerikli senaryosuyla da dikkat çeken, ödüle ve halkın takdirine doymayan “Başka Dilde Aşk” (İlksen Başarır), Hayfa Uluslararası Film Festivali’nden Altın Çapa ödülüyle dönen “Kosmos” (Reha Erdem) filmleri olacak.

Açılışı bu akşam, Venedik’te Geleceğin Aslanı’nı aldıktan sonra Altın Portakalları silip süpüren “Çoğunluk” (Seren Yüce) yapıyor.

Avrupa, son yılların yükselen yıldızı Türk sinemasını, devlet adamlarımız, oyuncu ve sanatçılarımız eşliğinde daha da yakından tanımaya hazır olsun.

Yazarın Tüm Yazıları