Harry Potter ve Edward Cullen

Ve kendilerine yeni kariyerler planlamak üzere üzerlerindeki rolleri söküp attılar.
Önce Harry Potter olarak tanıdığımız, büyümesine tanıklık ettiğimiz Daniel Radcliffe’i bir gerilim filmi olan “Siyahlı Kadın”da (The Woman in Black) 5 yaşındaki bir çocuğun babası rolünde izledik.
Halen vizyonda olan “Siyahlı Kadın” fena film değil ama Radcliffe baba rolü için fazla genç kalmış.
Geçtiğimiz hafta ise “Alacakaranlık” (Twilight) serisinde yakışıklı vampir Edward’ı oynayan Robert Pattinson’ın başrolde olduğu bir film girdi vizyona: Bel Ami.
“Bel Ami”, Pattinson’ın “Alacakaranlık” dışındaki ilk rolü değil aslında.
Onu “Aşkın Büyüsü” (Water For Elephants) filminde de Reese Witherspoon ile başrolde izlemiştik. Gayet de başarılıydı.
Pattinson, sosyeteye girmek için evli kadınların duygusal boşluklarından yararlanarak onları baştan çıkaran ‘Bel Ami’ olarak da etkiledi beni.
Oyunculuğunun “Alacakaranlık”tan öteye gideceğini kanıtlamış olduğunu düşünüyorum.
Uzun lafın kısası...
Gençlik serileriyle milyonların sevgilisi haline gelen Harry Potter Daniel Radcliffe ve vampir Robert Pattinson kabuk değiştirip kelebek oldular, yuvadan uçtular ve yere düşmek yerine kanatlanarak yükselmeye başladılar bile.

Yanabiliriz

Salı akşamı Onur Baştürk’ün ev sahipliğini yaptığı Black Night partisindeydim.
İçeri girer girmez Onur’a, “Bir partiye ev sahipliği yapınca ne yapmış oluyorsun” diye sordum.
“Aynı ev partisi gibi, eşi dostu çağırıp birlikte dans edip eğleniyoruz” yanıtını verdi.
Bizim Onur’un bir hayli eşi dostu varmış, Sortie tıkım tıklımdı.
Vizyona girmeye üç gün kala, galasının hemen ardından yapımcısı tarafından vizyondan kaldırılan “Ayaz” filminin yakışıklı polisi Cihan Toroman da partideydi.
Ben filmi basın gösteriminde izlemiş, pek beğenmemiştim.
Ama filmin genelindeki olmamışlık hissinden üç oyuncuyu ayrı tutuyorum... Cihan Toroman, Cemal Hünal ve ilk oyunculuk deneyiminde gayet de başarılı bulduğum Gökhan Tepe.
Üçü de gayet iyi iş çıkarmışlar.
Cihan yeni jön adaylarımdan, adını not edin, başka filmlerde karşımıza çıkacaktır.
Ve geleyim partinin sürprizine... Ziynet Sali’nin yakında çıkacak albümündeki Onur Baştürk imzalı “Yanabiliriz” şarkısını ilk kez Sortie’de dinledik.
Gerçekten de güzel şarkı, kıpır kıpır, iyi yazılmış, iyi söylenmiş.
Bu yaz ‘Yanabiliriz’ yani.

Yılmaz Güney’in “Yol”u

31. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde öne çıkan filmleri yazmaya devam ediyorum.
Bugün sırada Yeni İran sinemasının en etkili isimlerinden Amir Naderi’nin Japonya’da çektiği son filmi, Altın Lale için yarışacak olan “Cut” var.
Film, klasik filmlerin sanatsal niteliğini geri getirmeye kendini adamış genç bir sinemacıya odaklanıyor.
Shuji kendisinin filmini desteklemek için yakuzadan borç para alan kardeşinin öldürüldüğünü öğreniyor.
Borcu geri ödemek üzere para karşılığı dayak yemeye başlıyor. Bu acıya katlanmak için ise yolu tek sevdasına tutunmak: Yani sinemaya.
Dayanma noktası ise, hayatı boyunca kendisini en çok etkilemiş 100 filmi düşünmek. Bu yüz film arasında Yılmaz Güney’in “Yol” filmi de yer alıyor.
Filmin diğer ilginç tarafı da yapımcıları arasında 3 Türk’ün yer alması.
Geçtiğimiz yıl Ulusal Yarışma’da yarışan Tolga Karaçelik’in filmi “Gişe Memuru”nun yapımcılarından Engin Yenidünya, Josef Amado ve BKM Mutfak’ın sevilen isimlerinden Murat Eken.

Datçalılar’a

Datça’da yıllardır site önlerinde insanlarla iç içe yaşayan köpekler yaz hazırlığı için zehirlenerek öldürülüyor.
Datçalılar lütfen gözünüz kulağınız açık olsun, yeni bir olay gerçekleşirse, tanık olursanız lütfen bana ya da www.haciko.org’a yazın. Belediye, site yönetisi, her kimse yapan, önüne geçelim bu katliamın.