Paylaş
Yazarlığının oyunculuğundan önce geldiğini, çok eskiden Abdi ıpekçi’nin yazıişleri müdürü olduğu ıstanbul Ekspres gazetesinde yazılarının yayınlandığını?
Önce gazeteci, sonra oyuncu olan Bumin Gaffar Çıtanak’la ya da bildiğimiz adıyla Fikret Hakan’la geçenlerde Sadri Alışık Kültür Merkezi’nde bir araya geldik.
Bir sinema tarihi kitabı yazmış, “10-15 gün içinde raflarda olacak” dedi.
Fikret Hakan’ın sinema tarihi 1914-1996 yılları arasını kapsıyor. İnkılap yayınlarından çıkacak yaklaşık 1000 sayfalık bu kitapla ilgili detayları dinlerken Hakan’ın “Bunu rejisörlere rağmen yazdım” demesine üzüldüm.
Kitabına koymak üzere fotoğraf istediği yönetmenlerden çok azı yardımcı olmuş Fikret Hakan’a.
Ona buna şuna rağmen yazmaya devam etmiş Fikret Hakan, ediyor da.
Yayınlanmayı bekleyen bir de romanı olduğunu söylediğinde yanımızda Çolpan İlhan da vardı.
İlginç tesadüfler sonucu (ismi erkek olarak algılanan bir kadının bir erkekle aynı yataklı kompartımana verilmesiyle) başlayan tutkulu ilişkinin yıllar sonra gelen hesaplaşmasının hikayesini anlatan bu romanın filmi çekilirse birlikte oynarız diye konuştular.
Kamelyalı Kadın, Zümrüt gibi filmlerden hatırladığımız bu iki dev oyuncu yıllar sonra tekrar birlikte kamera karşısına geçerse güzel olur gerçekten de.
Buyurun, ben Beren’in avukatı
Allah Allah, birden kendimi Beren Saat’in avukatı gibi hissettim. Hemen açıklık getirmem gerek, Beren’le bir akrabalığımız, yakınlığımız yoktur.
ıki kez Cinemania’da konuğum olmuştur, çekim öncesi ve sonrası hoş beş sohbet etmişizdir, o kadar.
Beren’in Gecenin Kanatları filmindeki rolüyle en kötü kadın oyuncu seçilmesine itirazımdan sonra (ki lafım sadece o değil, Okan Bayülgen, Mahsun Kırmızıgül, Serdar Akar ve Hıncal Uluç için de geçerliydi), Onur Baştürk de Beren’in o filmde ne kadar kötü olduğunu yazdı. Ve işte ben yine kendimi Beren’i savunurken buldum.
Diyeceğim şu; filmde canlı bombayı canlandıran Beren Saat bence senaryoda eksik olan motivasyon faktörü nedeniyle bu kadar eleştirilmiştir.
Canlı bomba olarak ölüme gitmeye hazırlanan bir kızın donukluğunu ise film boyunca vermeyi başarmıştır. Onur’un dediği gibi sadece terlemekle kalmamıştır yani.
Geçen yıl vizyona giren 69 film içinde gerçekten kötü oynayan onca oyuncu arasında “en kötü kadın oyuncu Beren’di” demek, haksızlıktır.
Bu seçimin arkasında Beren Saat’in popüler olması yatmaktadır. Aksini bana kimse anlatamaz.
Avukatlar ve veterinerler
Evde bir saattir tartışıyoruz, Ferhat “Yok olamaz” diyor.
Ben de “Umarım bir yanlışlık vardır ama olmuş işte, haberi Mehtap Köroğlu yollamış, gazetelerde de çıkmış zaten” diyorum.
Aklımızın mantığımızın almakta güçlük çektiği şey Emirgan’da gerçekleşmiş.
Bir eve hacze gelen avukat bahçedeki Akbaş çoban köpeği Toros’tan korkunca “her türlü sorumluluğu üstleniyorum” diyerek Sarıyer Belediyesi’nden bir veteriner çağırmış ve ona köpeği uyutmasını, yani öldürmesini söylemiş.
Biri devletin avukatı, hakların savunucusu, diğeri ise hayvanların iyiliği ve sağlığı için çalışan bir veteriner...
Bu ikisi el ele verip sahipli bir köpeği resmen öldürmüşler.
Hukuki süreç ne olur bilemem ama avukatların (ki artık hukuk fakültelerinde ‘hayvan hakları’ dersi de gündemde) ve veterinerlerin bu olaya verecekleri tepkileri gerçekten merak ediyorum ve sabırsızlıkla bekliyorum.
Recep İvedik ve ben
Üçüncü Recep ıvedik’in vizyona girmesine bir gün kala filmle ilgili fikrimi açıklıyorum.
Yok, sandığınız gibi filmi izlemiş değilim.
Daha önceki Recep ıvedik galalarına gitmişliğim var; pazartesi gecesi yapılan galada olabilecekleri az çok tahmin ettiğimden, o ezici kalabalığa girmeyip, basın gösterimini beklemeyi tercih ettim. Çıkan yazıları görünce ne kadar doğru yapmış olduğumu da anladım zaten.
Saatlerce kuyrukta bekle, içerideki pek de haz etmediğin, dahası bir kısmı oraya sadece kendini göstermeye gelmiş tiplerle yan yana gelmemek için köşe kapmaca oyna.
Film izlemeye hiç de uygun olmayan Lütfi Kırdar’da bulduğun ilk koltuğa oturarak sinirin bozuk bir halde, filme konsantre olmaya çalış.
Zor iş gerçekten.
şimdi “Recep ıvedik’e konsantre olsan ne olur” diyenleriniz olduğunu duyar gibiyim.
Ama ne sizi ne de kendimi kandırmaya niyetim var, işte size Recep ıvedik’le ilgili görüşlerim.
şahan Gökbakar’ın filminin sinema sanatına bir artısı olacağını düşünmüyorum. Ama insanlara sinemaya gitme alışkanlığı kazandırması açısından bence bir misyonu var. Ki bu da sinemaya gidenlerin sayısının sınırlı olduğu bir ülkede hiç de yabana atılabilecek bir şey değil.
Recep ıvedik filmlerini küçük çocuklara tabii ki uygun bulmuyorum ama kendini rahat bırakıp, kasmadan izleyen yetişkinlere keyifli anlar geçirttiğini de biliyorum. Sizi bilmem ama ben gülüyorum Recep ıvedik’e.
Üstelik umduğumuzu değil, bulduğumuzu izlediğimiz pek çok filme göre de gayet özü, sözü bir, net, samimi ve yapmacıksız buluyorum.
Not: Recep İvedik 3’le ilgili yazım hafta sonu Hürriyet Keyif ekinde olacak.
Paylaş