Paylaş
Pazar günü farkında bile olmadan Twitter’da iki kez en çok konuşulanlarda Türkiye gündemine girmişim, bilinen tabirle TT olmuşum yani.
Medyatakip’ten izledim, farklı gazetlerde her gün yaklaşık 10 haber vardı bununla ilgili. Çoğu saçma ve maksatlı, bazıları elle tutulur onlarca köşe yazısına konu olmamı geçtim, bazı gazetelerin hafta sonu eklerindeki söyleşilerde soru olarak bile soruldum.
Yakında bulmaca sorusu da olur muyum acaba! Şaka bir yana, konu gündemden düşmemekte kararlı olunca, kendimi bir kez daha açıklamayı denemeye karar verdim.
İlk olarak konu mankeni gibi olduğu söylenen Batuhan Karacakaya ile ilgili bir bilgi vermek istiyorum. Batuhan söyleşinin yayınlandığı gün ciddi bir teklif aldı.
Pazar pazar durup dururken aramamış yapımcılar, söyleşiden ve Batuhan’ın kurduğu cümlelerden çok etkilendiklerini söyleyip kendisiyle çalışmak istediklerini söylemişler.
İkincisi, ben sadece gazetede yazan bir medya çalışanı değilim, televizyonda da çalışıyorum, görselliğin giderek artan öneminin gayet farkındayım.
Ve orada da kıyafet sponsorlarım var, bunların isimlerini de diğer programların yaptığı gibi jenerikte geçiriyorum.
Takdir edersiniz ki her programa ya da söyleşiye ayrı bir kıyafetle çıkmaya ne para ne de evdeki gardırop dayanır.
Bu nedenle tek bir modacıyla değil, farklı isimlerle çalışıyorum.
Bu kıyafet sponsorluğu işi sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde var ayrıca! Modacıların reklamını yaptığımız yok yani, onlarla işbirliği içinde okuyucuya, izleyiciye güzel bir şeyler sunmaya çalışıyoruz.
Konuyla bağlantılı görselliğin faydalarına gelince... Birkaç örnekle açıklayayım:
Karaoğlan’ı oynayan Volkan Keskin’le yaptığım söyleşide Bayırgülü kıyafeti giyerek Karaoğlan’ın atı Yağmur’un üzerinde çektirdik fotoğraflarımızı.
Soner Sarıkabadayı ile bir heykel yapım atölyesinde buluştuk. Heykel hobileri arasındaymış, onun fikriydi. Üstümüz başımız boya olacağı için kalın tulumlar giyip öyle çektirdik fotoğrafları.
Bunlara tepki gelmemesinin nedeni kıyafetlerin kapalı olmasıydı herhalde!
Batuhan söyleşisinin fazla konuşulması 17-18 yaş gençliğine ait bir koleksiyondan kıyafet seçmiş olmam sanırım.
Menajeri Batuhan’ın şık görünmek istediğini, mezuniyet törenine gider gibi smokin ya da takım giyeceğini söyledi. Ne yalan söyleyeyim gençlik trendlerini konuşacağım bir söyleşiye döpiyes takımla çıkmak istemedim.
Bu hafta Uğur Arslan söyleşisinde konu ilişkiler ve evlilikti. Uğur’un sunduğu Su Gibi programının setine gittim, evlilik yüzüğünü taktım ve böyle fotoğraf çektirdik.
Emrah’la kırmızı halı çekimi yapacağız. Bir Victoria’s Secret mankeninin giydiği kıyafetle ona kırmızı halıda eşlik edeceğim. Niye mi? Emrah’ın yönettiği “Gelmeyen Bahar”, umuyoruz ki festivallerde onu kırmızı halıda yürütecek. Böyle bir vurgunun görselliğiyle sunulması kötü mü?
“Aşk Kırmızı” filminin başrollerinden Tayanç Ayaydın’la yine film üzerine bir söyleşimiz var. Kırmızı bir elbise giymem söyleşinin önüne geçmek mi olacak sizce?
İnternet gazeteciliğinin atağa geçtiği, sosyal medyanın görselliği vurguladığı, Twitter’ın kısa videoları olan Vine’ın alıp başını gittiği bir dönemde gazeteciliğin de gelişim çağına ayak uydurması gerektiğini düşünüyorum.
Kıvanç'ı dörde bölecekler!
Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği, Mert Fırat, Kıvanç Tatlıtuğ ve Belçim Bilgin’in başrollerini paylaştığı “Kelebeğin Rüyası”nın dörde bölünüp, öyle gösterileceği haberlerini okuyunca hemen BKM’nin sevilen patronu Necati Akpınar’ı aradım.
“Nasıl yani” dedim, “film dörde bölünür mü”...
Bu talep filmin başrol oyuncularının hayli popüler olduğu Ortadoğu’dan gelmiş.
“Kelebeğin Rüyası” bu hafta Dubai’de, oyuncuların da katılacağı bir gala ile gösterime giriyor. Bir bütün olarak tabii. Dörde bölünme ise televizyon gösteriminde olacak.
Adamlar uyanık tabii, sinekten yağ çıkarmasını biliyorlar.
Özellikle Kıvanç Tatlıtuğ üzerinden bir değil, dört gün reyting alacaklar!
Paylaş