Paylaş
Bu da mı playback, halk arasındaki deyimle bu da mı gol değil?
Ajda Pekkan, geçen hafta Muzazzez Abacı ile birlikte verdiği Türk sanat müziği konserinde, Açıkhava’yı dolduran binlerce insana iki saat boyunca durmaksızın canlı canlı, çok da sağlam söyledi.
Hem de tarzı olmayan, son derece de zor Türk Sanat müziği eserlerini seslendirdi.
Herkesin cesaret edebileceği bir proje değildi.
Ama o çıktı, zoru başardı.
Evet bu zorlu konser daha hareketli, eğlenceli olabilirdi, klasik formdan olsa çıkılabilirdi, biz Vardar Ovası, Çile Bülbülüm gibi hareketli eserlerde coşabilirdik, coşmalıydık.
Böyle dev bir geceden bunlar ve daha fazlası beklenirdi belki ama Ajda Pekkan, Muazzez Abacı ve Taşkın Sabah gibi ustaları yanyana görmek bile iyi geldi.
Teoman’la bir daha
Açıkhava’daki bu hafta gittiğim bir başka konser de Teoman’ınkiydi.
Konserin bittiğini kabullenmek istemeyip, gitmek istemeyen seyirci nasıl olurmuş işte orada gördüm.
Heyecansız başlayan ilk yarıda buzlar Teoman’ın bir şarkı sözünü unutup “tüh buraya kadar iyi gelmiştik” demesinden sonra çözüldü.
İnsanlar Teoman’ın işte bu içi dışı bir halinden etkileniyor.
Çünkü o “mış gibi” yapmıyor.
Sinirli olduğunu da anlıyorsunuz, mutlu olduğunu da, gerildiğini de hissediyorsunuz, eğlendiğini de.
Kendini asla saklamıyor, gerek duymuyor.
Ve belki de bu nedenle her Teoman konseri iyi bir dost gibi hissettiriyor.
Hep bir daha, bir daha buluşmak istiyorsunuz.
Açıkhava’daki tehlike
Bir haftada iki Açıkhava konserlerine gidince şu notu yazmam kaçınılmaz oldu.
Davetlilere, özel misafirlere, ünlülere ayrılan ön sıra sahneyle burun buruna olması itibarıyla şahane ama bir o kadar da tehlikeli.
Oturacağınız yere geçmek için, ip üstünde yürüyen cambaz misali, bir tarafı derin bir boşluk olan daracık bir yoldan geçiyorsunuz.
Hele bir de herkes oturmuşsa, ayaklar ve çantalar üzerinden atlayarak ilerlemeniz gerekiyor, denge daha da bozuluyor.
Şom ağızlı olmak istemem ama birilerinin sahne ile aradaki çukura düşüp bir yerlerini kırması an meselesi.
Önlem alınması gerekiyor, ben demiştim demek istemem doğrusu.
Küfür edenlerin anneleri nerede?
Pazar günkü Murat Şeker, Derya Şensoy röportajının ilginç bir açılımı vardı benim için.
Derya’ya sosyal medyadaki “ünlü ya hadi saldıralım” modunu sorduğumda şunları söyledi: “Oradaki üç beş tane çocuk meselesi değil. Üç beş tane çocuksa da o çocukların ebeveynleri gerçekten nerde? Benim annem, kaç yaşında kadın, sosyal medyada her dakika beni takip ediyor, o tweeti çabuk sil, instagramdan o resmi kaldır diyor. Onların anneleri de biraz sahip çıksınlar çocuklarına.”
Derya çok haklı.
Tamam küfür ve hakaret edenlerin bir kısmı sahte hesap, hatta yakın tanıdıklarımızın kullandığı sahte hesaplar, onları zaten anlıyoruz, farkındayız ama ya diğerleri?
Bu kadar küfür ve hakaret eden gençlerin anne babaları neden çocuklarına sahip çıkmıyor, uyarmıyor!
Paylaş