Brody, Rourke ve Spacey Antalya’dan kaç dolar aldı

Antalya Altın Portakal’da bu yılın uzman sorusu şuydu: Nasıl olmuş da bu kadar Oscar’lı aktör bir araya gelebilmiş ve bunlara ne kadar para verilmişti?

Soruyu muhatabına, festival başkanı Engin Yiğitgil’e yönelttim.

Önce Piyanist’le Oscar almış olan Adrien Brody ile başlayalım.

Engin Bey, Adrien’ı Cannes’da bir kumar masasında yakalıyor. Yok, yanlış anlamayın, kimsesiz çocuklar yararına düzenlenen bir geceden bahsediyorum. Geceye sevgilisiyle gelen Adrien önce pek bir kasılıyor. Ama Antalya davetine kulak misafiri olan annesi Türkiye’yi çok görmek istediğini söyleyince akan sular duruyor. Emir büyük yerden geliyor anlayacağınız. Geçen yıllarda festivale gelen Woody Harrelson da Antalya’yı ballandırınca Adrien’da yelkenler suya iniyor.

Bu yıl Oscar alma ihtimali yüksek olan Mickey Rourke’un Antalya’ya gelişi, son filmi Güreşçi (The Wrestler) sayesinde.

Engin Bey, Güreşçi’nin kısa fragmanını önce Cannes’da izliyor ve çok beğeniyor. Sonra Venedik’e, Kanada’ya kadar takip ediyor filmi. Ve filmin Mickey Rourke ve Marisa Tomei’li galasını dağıtımcıların da desteğiyle Antalya’ya almayı başarıyor.

İki Oscar’lı Kevin Spacey’nin Antalya’ya gelişi tamamen duygusal. Festivalde filmi olmayan Spacey önce gelmek istemiyor. Ama 200 sinema öğrencisinin katılacağı master class’ı duyunca bir anda fikri değişiyor. Meğerse Spacey genç sinemacılara çok önem veriyormuş.

Ve geleyim can alıcı soruya.

Bu oyuncular Antalya’ya kaça geldi?

Engin Bey, "Ömür, sen Adrien Brody’nin yaşadığı şatonun resimlerini gördün mü?" dedi ve ekledi "Milyon dolarlara para demeyen bu adamlara bizim verebileceğimiz paraları teklif etmek cesaret ister."

Ama eklemek gerek, bu oyuncuların festivale yükü yok değil. Onların evinden çıkışından, geri dönene kadar olan tüm masraflarını, first class uçak biletlerini, limuzinlerini, İstanbul ve Kapadokya seyahatlerini bizimkiler ödüyor.

Ama değiyor doğrusu.

Geçen yıllarda festivale gelen Helen Mirren, Peter O’Toole, Woody Harrelson gibi isimler hálá herkese Antalya’yı anlatıyor.

En büyük kültür elçimiz ise geçen yıl gelen Francis Ford Coppola. Türklerin misafirperverliği ve sinema sevgisi, burada sıkı dostlar edinen ve iyi vakit geçiren ünlü yönetmenin dilinden düşmüyor.

Söyleyin şimdi, daha ne olsun!

Kötü giyinenlere kötü haber

Bir festivalde ödüle adaysan, kapanışa doğru dürüst giyinip geleceksin, öyle değil mi?

Öyle yataktan kalkıp, bakkala gider gibi eline ilk geçeni giyip, eller cepte törene gelmek yok.

Yıllardır bu özensizlikten duyduğumuz rahatsızlığı söyledik, yazdık.

Sonuç sıfıra sıfır, elde var sıfır.

Son rezaleti 45. Altın Portakal Film Festivali’nin kapanış töreninde görmüş olduk.

Ama bu kötü manzara, en azından Antalya’da bir daha karşımıza çıkamayacak.

Altın Portakal ve Avrasya film festivalleri başkanı Engin Yiğitgil bombayı patlattı: Gelecek yıl takım elbise giymeyenler kapıdan geri çevrilecek.

Yiğitgil kendisiyle yaptığım uzun konuşmanın ardından "Seneye törene bu kıyafetlerle gelmesinler, içeri girip ödül alamazlar" dedi ve ekledi: "Kıyafetim yok diyene festival giysi alır, yeter ki istesinler!"

Ekonomik kriz sinemaya yaradı

Ekonomi için kötü olan, sinema gişeleri için iyi olabiliyor.Hollywood aynı 11 Eylül saldırıları, 1890 ve 2001 krizlerinde olduğu gibi şu son krizden de pek bir memnun.

Neden derseniz; Amerika’da kriz ortamında seyahatten, şık akşam yemeklerinden kesen halk bunalımlarından kurtulmak, eğlenmek için kendisini sinemaya atıyor.

E, ne de olsa orada sinemaya gitmek sudan ucuz.

Bizde ise iki kişi sinemaya gitmeye kalksanız yol parası, kolası, patlamış mısırıyla o gece size yaklaşık 50 YTL’ye patlayabiliyor.

Kimse de işten çıkarmaların arttığı, maaşlarda kesintiye gidildiği bu kriz ortamında o parayı harcamak istemiyor tabii.

Diğer yanda biletlerin ucuz olduğu Filmekimi’nde sinemlarda boş koltuk olmuyor.

Sorun bilet parasında.

Sonuç: Bilet fiyatlarını düşürürsek, aynı Hollywood gibi biz de "ekonomik kriz sinemamıza yaradı" diyebileceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları