Paylaş
Ünlü tiyatrocu, stand up’çı Metin Zakoğlu, Bağdat Caddesi’nin efsane ve ayrıcalıklı mekanı Cafe Theatre’ın bir şubesini de Bodrum Avenue’nün içinde açtı.
Bu cumartesi önce kendisi gösterisini sunacak, güldürecek, düşündürecek, ardından ben yerli yabancı şarkılarla sahnede olacağım.
Meşhur Yalıkavak Marina’ya gelince; gittim, gördüm, beğendim.
Bodrum Marina’yla kıyaslandığında biraz suni, ama son derece elegan, havalı ve aşırı lüks.
Alışveriş meraklıları için cennet gibi.
Yeme içme eğlenme derseniz 10 numara.
Rıdvan Dilmen’in mekanı Cook Shop’ta iğne atsanız yere düşmüyor.
Yürüyüş yolunun sonundaki Billionaire sabaha kadar eğlence kafasındakiler ve adı da üstünde zenginler için.
Parayı bayılmadan çıkılmayan mekanlardan.
Şaka yaptığımı sanmayın, geçenlerde bir arkadaşım sabaha karşı 15 bin lira hesapla ayrılmış mekandan.
Şimdi ciddi bir aile içi kriz yaşamaktalar!
Ama Yalıkavak Marina sadece alışveriş, yeme içme, eğlence yeri değil.
Galerileriyle sanatın da hizmetinde.
Merkur Galeri, Şeyda Cesur’un “Challenge” isimli kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.
Magritte’in Piposu, zamansız bir kedi, Gezi Parkı’nın gaz maskeli direnişçisi gibi birçok farklı imge, sergideki resimlere konu olmuş.
Diyeceğim o ki ne ararsanız var Yalıkavak Marina’da.
Her yere biraz fazla uzak belki ama Bodrum’a gidenler en azından bir
kere görmek için
uğramalı.
Şafak gibi ben de dönek miyim?
Bir Şafak Sezer dönek, kaypak, güvenilmez muhabbetidir gidiyor.
Neymiş Gezi’ye gitmiş, ardından da Başbakan’ın elini öpmüş.
Eeee, ne olmuş diyorum ben de.
Neden taraf olduklarımızın her şeyini sevip onaylamak ya da tam tersi karşısında olduklarımızın her hareketini eleştirmek zorunda bırakılıyoruz ki?
Şafak hem Recep Tayyip Erdoğan’ı sevip hem de Gezi eylemine katılmış olamaz mı?
Ben Gezi olaylarının ilk günlerinde yeşilin, parkın, doğanın yanında olmayı tercih ettiğim için hükümetin AVM odaklı tavrının karşısındaydım.
Yapmayın, yıkmayın, kesmeyin, betona çevirmeyin diyordum.
Ama hayvan hakları konusunda Dolmabahçe’de Başbakan’la yaptığımız görüşmede de kendisine ve duyarlı tutumuna hayran kalmıştım.
Torununun ve kendisinin hayvan sevgisini anlatan, sokak hayvanları konusunda desteğini esirgemeyeceğini söyleyen, merhametli bir Başbakan vardı karşımda.
Parkı AVM yapmak istediğinde karşısındaydım, hayvan haklarını koruduğunda ise tamamen yanında...
Bunlar sadece iki somut örnek.
Bence gayet doğal ve olması gereken.
Ama beni de dönekler listesine yazarlar artık!
Acun’un atıkları
Acun olmak da zor.
Olayda suçu, hatta haberi bile yoktur, muhtemelen kaptanının icraatıdır ama kabak onun ismine patladı.
Acun’a Yat Cezası haberinden söz ediyorum.
Yalıkavak Limanı’nda atık sularını denize bırakan yat Acun’a aitmiş.
Millet bunun geyiğini dile doladı bile; Bodrum’da şu sıralar, kibar dille, Acun’un atıklarıyla yüzmenin nasıl bir şey olduğu konuşuluyor.
Hoş değil tabii.
Paylaş