Paylaş
İlk beş günde yaptığı gişe ise 518 bini buldu.
Gerek 14 Şubat gerekse “Romantik Komedi 2” münasebetiyle evlilik konusu muhabbetleri de yeniden alevlendi.
Yeni gündem konumuz: Bir erkek neden evlenir?
Bu soruyu etrafa ve Twitter’a sordum.
Sizinki hangisidir bilemem ama, çok acayip cevaplar geldi.
Sona doğru çirkinleşiyor yorumlar, şimdiden uyarayım...
Çok sevdiği için.
Rekabetten, kızı başkasına kaptırmamak için.
Uzun yıllar birlikte olduğu kadına vefa duygusundan.
Eve dönmesi için sebebi olsun diye (bunu Beyaz Show’da Cemal Hünal söylemişti).
Çocuğu olup, soyu devam etsin diye.
Toplum baskısından kaçmak için.
Bir kadınla uğraşmak birden fazla kadınla uğraşmaktan kolay olduğu için.
Anneleri istediği için.
Ev işlerini yapacak, yaşlanınca ona bakacak birileri olsun diye.
Kadın hamile kaldığı için.
Bir kadın tarafından kandırıldığı için.
Hayattan beklentisi kalmadığı zaman.
Rahat battığı için.
Boşanmak için!
Zalimin zulmü!
Yılmaz Erdoğan’ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği “Kelebeğin Rüyası” öyle etkileyici bir sahneyle açılıyor ki...
Bir maden ocağında çalışmaya zorlanan insanlar ve hayvanlar geliyor perdeye.
Zincire vurulmuş işçiler, yük taşımaya zorlanan, arabalara koşulmuş atlar, eşekler.
Hiç orada olmak istemedikleri halde oradalar.
Hak etmedikleri halde.
Özgürlükleri ellerinden alınmış, çalışmaya zorlanıyorlar.
Zincire vurulan hayvanların gözünde hep hissettiğim çaresizliği, yakarışı, mutsuzluğu o sahnede insanlarda da görüyorum.
İnsan olsun hayvan olsun; güçsüze, durumu olmayana, ezilene, eziyet görene bu kadar çok üzülüyorsak neden zulüm var hâlâ bu dünyada.
Yılmaz Erdoğan şiirlerle ve şiirsel anlatıma sahip olan bu etkileyici filmiyle öyle çok hüzünlendiriyor ki.
Tokat gibi bir film “Kelebeğin Rüyası”.
Açılışta boğazınıza oturan düğüm sinema çıkışında da orada kalıyor.
Benden korksunlar!
Tehditler alıyorum.
Aba altından sopa göstererek beni uyaranların bir kısmı da avukat üstelik.
İnsanları, kürk giyenlerin üzerine kırmızı boya atmaya özendirdiğim için suçlu sayılabilirmişim.
Ne özendirmesi, bir gün boyayı alıp kendim atacağım üzerlerine.
Karakola mı çekilirim, hapse mi girerim, hiç umurumda değil.
Bizim sayemizde insanlar “üzerimdeki kürk gerçek değil” açıklamaları yapmaya başladılar.
Artık korkuyorlar gerçek kürk almaya, onunla dolaşmaya.
Demek ki etkili oluyor söylediklerimiz, tepkimiz, savaş çığlıklarımız.
Oscar’a aday olduğu Babe, The Green Mile, L.A. Confidential ve The Artist gibi filmlerde rol alan ünlü oyuncu James Cromwell geçenlerde hayvanlar üzerinde deney yapılmasını protesto ederken, düzeni bozmak ve başkalarının huzurunu kaçıran davranışlarda bulunmaktan, tutuklandı.
Kediler üzerinde acımasız deneyler yapan Wisconsin Üniversitesi’ni bastı ünlü oyuncu.
Son derece haklıydı bence.
O kadar takdir ettim ki kendisini.
Bir gün bir protesto da benden bekleyin.
Kürk meselesi olsun, deney olsun, zehirli iğnelerle katledilen sokak hayvanları olsun, sirklerde oynatılan vahşi hayvanlar olsun, yunus gösterileri olsun, bir şekilde bir yerde patlayacağımı hissediyorum.
Ben doğru bildiğim yolda kimseden korkmuyorum, işte bu yüzden benden korksunlar.
ENBE’nin Hikaye’si
İyi müzik yapıp keşfedilmeyi bekleyen o kadar çok genç müzisyen var ki.
Gençlere destek vermek deyince aklıma ilk gelenler arasında Behzat Gerçeker ve ENBE Orkestrası oluyor hep.
ENBE’nin D&R listelerinde bir numara olan son single’ı Hikaye orkestranın genç isimleri tarafından seslendirildi.
Behzat Gerçeker müziğin başarısını “ya kalbe hitap edeceksin ya da eğlendireceksin” diye tanımlıyor.
Bana göre eğlendiren parçalar alev topu gibi parlıyor ama çabuk sönüyor, kalbe hitap edenler ise daha uzun ömürlü.
ENBE’nin parçalarını ikinci kategoriye daha uygun buluyorum.
“Dünya dönsün her şey aksın boşver, sen ikimiz için zamanı durdur” diyen Hikaye de güzel bir çalışma, dikkate alınmalı.
Paylaş