Paylaş
Luc Besson’ın son filmi Lucy’nin afişinde gözleri sapsarı bir Scarlett Johansson var.
Belli ki Johansson’a filmde bir şeyler oluyor.
Olan da şu; Lucy rolündeki güzel yıldız film boyunca başkalaşıyor, değişiyor, gelişiyor.
Gelişmesinin nedeni ise beyninin kapasitesini arttırması.
KANA KARIŞAN MADDENİN İLGİNÇ ETKİLERİ
Film, etkili bir kaçırılma sahnesi ile başlıyor.
Tayvanlı uyuşturucu tacirlerinin eline düşen Lucy, kurye olmaya zorlanıyor.
Ameliyatla vücuduna yerleştirilen etkin maddenin kana karışması ise beklenmedik sonuçların doğması demek.
Lucy’nin damarlarında dolaşan kimyasallar, ona insanüstü yetenekler kazandırıyor.
Bundan sonrası “insan beyninin tamamını kullanırsa nasıl değişir?” sorusuna aranan cevaplar ile Lucy, polis ve uyuşturucu kaçakçıları arasında geçen aksiyonlu kovalamaca sahneleri arasında gidip gelmece.
Ters yolda, kaldırımda son sürat giden araba sahneleri de var; ikili, üçlü, çoklu dövüş sahneleri de.
Ve kamera arkasında ünlü Fransız sinemacı Luc Besson olduğu için tabii ki hayli tatmin ediciler.
AKSİYONU YÜKSEK
Luc Besson’un senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı filmin başrolünde Scarlett Johansson var.
Luc Besson filmi Lucy şöyle diyor: İnsanlar beyinlerinin yüzde 10’unu kullanabiliyor, peki ya yüzde 100’ünü kullanabilselerdi?
Ümit vaad eden, merak ettiren, heyecanlandıran bir senaryo cümlesi, öyle değil mi?
Ama hevesinizi biraz kıracağım.
Film beyni gelişen ve sonucunda süper güçler elde eden bir kadının değişiminden çok, kaçırılma hikâyesi üzerine odaklanıyor ve aksiyonu öne çıkarıyor.
Aralara serpiştirilen bilimsel öğretiler ve National Geographic kıvamındaki görüntüler de havada kalıyor.
Başrolde Scarlett Johansson’ın olması izleyiciyi çekecektir tabii ama Lucy vaad ettiği sözü yerine getiremeyen bir film olarak yüzde 10’unu kullandığımız beynimizde yerini alıyor.
Paylaş