57. Uluslararası Berlin Film Festivali için Almanya’dayım.
Karlar altındaki Berlin soğuk, hatta buz gibi, ama filmler ve gelen ünlüler sayesinde içimiz hayli ısınmış durumda. Galalara ince, hatta sırtı ve omuzları açık elbiselerle katılan film yıldızlarını görünce tüylerimiz diken diken olmuyor değil tabii.
Altın Ayı için yarışan "The Good German" için Berlin’de olan Cate Blanchett benim, aynı diğer konuklar gibi, kazak, üstüne ceket, üzerine de palto giyerek geldiğim gala gösterimine göğüs dekolteli, incecik bir elbiseyle katıldı ve o haliyle kırmızı halıda fotoğraf için uzun süre poz verdi! Erkekler cephesinde ise durum biraz farklı.
Yarışma filmlerinden "The Good Shepherd"ın galasında, hem Robert De Niro hem de Matt Damon kazak, atkı ve paltolarıyla indiler arabalarından, kırmızı halıda titremeden yürüdüler. Filmin Alman kadın oyuncusu Martina Gedeck ise ince tuvaletinin içinde üşüdüğünü belli etmemeye çalışıyordu. Burada soğuğun etkilediği bir başka şey de gece hayatı. Kumsaldaki partileriyle ünlü Cannes Film Festivali’nin (Hillside Su’daki partileri düşünürsek Antalya Altın Portakal’ı da buna örnek verebiliriz) aksine havanın soğuk olduğu Berlin’de akşamları öyle çok hareketli geçmiyor. Yapılan partiler çok daha mütevazı, sabahlara kadar eğlenenlerin sayısı az. Hatta bu durum buradaki basın toplantılarına bile konu oldu. Bir gazeteci Matt Damon’a "Berlin Festivali’nde geceler renkli geçmez, siz burada eğlenmek için ne yapıyorsunuz?" diye sorunca "İşte biz de bu festivali bunun için seviyoruz" cevabını aldı. Berlin’de festival şu an için işte böyle geçiyor. Herkes gündüzleri film seyrediyor, işini yapıyor, akşamları ise çok geçe kalmayıp, ertesi gün için dinlenmeye çekiliyor. Partilerden, sabahlamaktan bıkmış, işlerine güçlerine bakan yıldızlar da bu festivali işte bunun için seviyorlar. En azından Matt Damon öyle diyor.
Robert De Niro’dan selam var
Her büyük festivalde olduğu gibi Berlin’de de Hollywood yıldızlarının yeri ayrı. İki hafta önce annesini kaybeden Angelina Jolie ve başka projeleri olduğu için son anda gelmekten vazgeçen George Clooney, Berlin’e gelmediler belki ama festivalin diğer ünlüleri de onları aratmıyor doğrusu.
Steven Soderbergh ve Cate Blanchett, "The Good German" için Berlin’deydiler. Clint Eastwood festivalin onur konuğu. Jennifer Lopez de Berlin’e davetli isimlerden. Bu yıl benim için ayrı bir yeri olanlar ise "The Good Shepherd" ekibiydi. Sinema dünyasının efsanevi oyuncusu, yönetmeni Robert De Niro ve hem yakışıklı hem de yetenekli Matt Damon’la yüz yüze konuşma imkanı bulan tek Türk gazeteci olmanın ayrıcalığını yaşadım çünkü. CIA’in kuruluşunu anlatan ve buradaki gösteriminde büyük beğeni toplayan "The Good Shepherd"ın Türkiye haklarını elinde bulunduran ve sempatik kişiliği, geniş çevresi sayesinde yapamayacağı şey olmadığına inandığım Pamir Demirtaş, röportaj için başvuran yüzlerce gazeteci arasından ilk 10’a girmeme yardımcı oldu. Burada büyük önceliği olan Alman basını bile yaklaşık 1000 kişilik genel basın toplantısıyla yetinirken, Robert De Niro ve Matt Damon’la yüz yüze yarımşar saat, sohbet etme imkanı bulan sınırlı sayıdaki gazeteciden biri ben oldum. Türkiye’ye selam yollayan Robert De Niro’nun detaylara gösterdiği öneme, mütevazı kişiliğine, Matt Damon’ın ise enerjisine, dünya meselelerine duyarlılığına hayran kaldım. Bu röportajları yakında Kelebek’te okuyacaksınız.