Paylaş
Cevapları slogan olabilecek bu soru yarın vizyona girecek olan “Beni Unutma” filminin afiş ve fragman cümlesi aynı zamanda.
“Issız Adam”, “Aşk Tesadüfleri Sever” ve “İncir Reçeli”nin ardından içinde hüzün de barındıran bir aşk hikayesiyle daha karşı karşıyayız.
Senaryonun sinema yazarı arkadaşım Burak Göral’ın kaleminden çıkmış olması “Beni Unutma”yı benim için özel kılıyor. Karakterlerin sinemaya olan merakı Burak’ın imzası gibi.
“Takva” ile incelikli bir iş çıkaran yönetmen Özer Kızıltan’ın, senaryoyu okur okumaz bu filmin müziklerini yapmaya karar veren Anjelika Akbar’ın, yer alacağı projeleri büyük bir özenle seçen ve sözü olmayan filmlerden hep uzak duran Mert Fırat’ın filmdeki varlıkları da önemli.
Ve Beni Unutma’nın sürprizleri.
Başroldeki Açelya Devrim Yılhan ilk filminde yıldız gibi parlıyor.
Kısa bir rolde de olsa her sahnesinde varlığını hissettiren Kenan Ece’yi de unutmamak lazım.
Keşke daha başka filmlerde de karşımıza çıksa.
“Beni Unutma”yı benim için diğer aşk filmlerinden ayıran en önemli özelliği insanın eski aşklarının, ilişkilerinin de her zaman hayatının bir parçası olduğu gerçeğini vurguluyor olması.
Bunu en son ilişkiyi, aşkı zedelemeden, kirletmeden, son derece incelikli bir şekilde yapıyor üstelik.
Filmin, insanın hayatından geçerken iz bırakan tüm eski aşklara saygı duruşunda bulunuyor olmasını sevdim.
Burak Göral’ın kalemine sağlık.
Not: Beni Unutma’nın ayrıntılı kritiği hafta sonu Hürriyet Keyif ekinde olacak.
El sıkışmanın şifresi
Kış gelip de grip salgınları başlayınca doktorlar, uzmanlar “öpüşmeyin, hatta mümkünse el bile sıkışmayın” diyorlar.
Peki siz neden el sıkıştığınızı biliyor musunuz?
Samimi olmak için?
Karşınızdakini etkilemek için?
Bunlara bir de görgüyü ekleyelim isterseniz.
Ve cevap olarak hiçbiri diyelim.
Ölümcül bir virüsün dünyaya yayılışını konu alan “Salgın” (Contagion) filmi bir sahnesinde el sıkışmanın ilk çıkış noktasının “silahsızım, zarar vermek niyetinde değilim” demek olduğunu söylüyordu.
İnsanın silahsız ve zararsız olduğunu anlatmak için ortaya çıkmış bir jest yıllar sonra mikropların yayılmasının ve belki de bununla gelecek ölümlerin sebebi oluyor.
Listenonu vurdum geberdi gitti!
Beddua okumamak için kendimi zor tuttuğum ama beceremediğim anlar bunlar.
Bu nasıl insanlıktır, vicdandır, yürektir, ciğerdir!
Bayramın üçüncü gününün gecesi Twitter, Tuzla’daki köpek katliamının haberleriyle çalkalandı.
İddiaya göre Tuzla Doğal Yaşam Parkı’nda 500 köpek öldürülmüştü.
Bolluca’da ölümden son anda hayata döndürdüğümüz köpeklerin şoku henüz üzerimizdeyken yine zehirlenme ama bu kez bir de ölüm haberi vardı karşımızda.
Bundan sonrasını elinde ses kayıtları olan barınak gönüllüsü Nilüfer Erol’a bırakıyorum.
Kayıtlarındaki konuşmalardan bazıları şöyle.
“Bugün sekiz köpek katlettik, işlerini bitirdim.”
“Neyle öldürdün?”
“Listenonu vurdum, geberip gittiler!”
“Bugüne dek saydım 287 tane öldürmüşüm.”
Bunlar insan olamaz, olsalar da kesinlikle hastalar ve tedaviye ihtiyaçları var.
Adamlar Nilüfer Hanım’ın en sevdiği köpeklerden birini de iddia üzerine zehirlemekten kaçınmamışlar.
Yaşam Parkı’nın sınırları içinde 350, dışarıda ise 150 kadar köpek öldürülmüş.
Bu yazıyı yazarken belediyeye ulaşamadığından başkanın bu konuya nasıl yaklaştığı, ne önlemler alacağı bir sonraki yazıya kaldı.
Nilüfer Hanım’ın, olayların sorumluları olarak işaret ettiği Tuzla Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü, veterinerler hekimlerin iddialara verebilecekleri cevap varsa şayet, bu köşe onlara da açık.
Zehirle boğazları kasılan, can çekişerek ölen masum köpekler dile gelse ne derlerdi acaba bilemiyorum tabii.
Ama ben, HAÇİKO gönüllüleri ve tüm hayvanseverler kendilerini koruyamayan canların sesi olmaya yemin ettik.
Bu dünyada nefes almalarını çok gören insan kılığındaki yaratıklar için, insanlık adına onlardan özür diliyoruz.
Paylaş