Paylaş
Yarın tüm dünya ile aynı anda Türkiye’de de vizyona girecek olan “Alacaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 1”in (The Twilight Saga: Breaking Dawn Part 1) basın gösteriminde izledikten sonra “Açılıştaki düğün sahnesi 40 dakikaya yakın sürüyor, çeke çeke uzatmışlar. Bayılttı” yazmamla birlikte pek çok Twilight hayranının saldırısına uğradım.
Olur ya, gündüz kurt adam, gece vampir olarak karşıma çıkarlar, ben bu aralar ekstra dikkatli olayım!
Şaka bir yana, düğün sahnesi insanın uykusunu getirecek kadar uzun sürüyor ve yavaş ilerliyor gerçekten de. Dakika tuttuk, 40’a dayandı.
Twilight hayranları istedikleri kadar Bella’nın babasıyla vedalaşması, Bella Edward bakışmaları, mürüvvete ermeleri, Cullen’ların dansı, Jacob sürprizi gibi detayları perdeye kitlenerek, hayranlıkla izlesin, onlar gibi fanatik olmayan izleyici için bildiğiniz Çin işkencesi bu düğün.
Film, ikinci yarıya kadar yine ağır aksak ilerlemekte.
Neyse ki ikinci yarıda perdeye çöken kasvetli, depresif ton, ilk bir saatteki plastik pembe tablodan sonra iyi geliyor.
Hikaye hikayeye, film de filme benzemeye işte o zaman başlıyor.
Bill Condon’un yarattığı müthiş görsellik, seçilen müzikler, atmosfer yaratımı şahane, oyuncular rollerine daha da ısınmışlar.
Edward takımından olanlar filmin ilk yarısını keyifle izleyecek. Çünkü düğün ve balayı gerçekten de dudak ısırtan detaylarla dolu. Her genç kızın rüyasını süsleyecek cinsten.
Dolunayın aydınlattığı denizdeki sevişme sahnesi uzun süre konuşulacaktır.
İkinci yarıda ise Jacob takımı devreye giriyor.
Volturi klanı ve Jacob arasındaki çatışmalar, Jacob’ın iç çatışmalarıyla paralel olarak filme hareket sağlamış, gayet de iyi olmuş.
Ama tüm bunlar önemli sorunları görmezden gelmemizi engellemiyor... Bu filmde çok fazla olay, hareket yok ve biz yaklaşık iki saat boyunca üç ana karakteri seyretmekten başka bir şey yapmıyoruz.
Ticari kaygılarla romanın iki bölüm halinde sinemaya taşınmış olması filmlerin içini boşaltmış.
Fanatiklerin romana ve karakterlere olan zaaflarını kullanmak diye buna denir sanırım.
Uzun lafın kısası... “Alacaranlık: Şafak Vakti Bölüm 1”, serinin fanatiği olanların gözlerini bile kırpmadan, hayranlıkla izleyeceği, biz diğerlerinin ise ‘serinin ilk filmlerine göre vasat, önümüzdeki maçlara bakalım diyeceği bir film olmuş.
Hayal Bistro’da Musicmania başlıyor
Albümden sonra şimdi de işin er meydanı olan sahne zamanına geldim.
23 Kasım’da Hayal Bistro sahnesinde “Ömür Gedik ile Musicmania”ya başlıyoruz.
Çoğu yabancı, çoğu film müziği, çoğu rock sound’lu şarkılar, şovun içinde yedireceğimiz film görüntüleri, o filmler hakkında biraz bilgi, bolca interaktif sohbet ve kısa filmler.
Cinemania ekibinden Fırat Sayıcı, Figen Uçkaç, Burak Akkul, Onur Tan, Elif Yazar ve Hande Akman işin görselliği için haftalardır çalışıyor.
Müthiş görüntüler hazırladılar.
Sahnede ise sırtım sağlam, birbirinden değerli müzisyenlerle birlikte olacağım.
Klavyelerdeki Özgür Sevinç, Türk klasik müzik dünyasının altın çocuklarından. Opera orkestrasına en genç yaşta giren müzisyenlerden. Grubun direği.
Erkan Sönmez, Türkiye’de pek çok ünlü solistle çalışan genç ve yetenekli bir davulcu.
Dennis, annesi Türk, babası Amerikalı bir saksofoncu. Enerjik, güler yüzlü, harika bir adam. Atlanta’da çeşitli kulüplerde çalmış. Henüz 2 aydır Türkiye’de ve iyi ki bizimle.
Erkin Çavuş, İstanbul Devlet Konservatuvarı’ndan mezun olup, Almanya’da Lizst ve Weber akademilerinde master yaptıktan sonra Türkiye’ye dönen bir gitar virtüözü. Bir de yakışıklı ki sormayın. Gitarı elinden alabilirsek kamera önüne de yakışır.
Mahçem Öztürk, her şeyden önce benim 20 yıllık canım arkadaşım. Boğaziçi Üniversitesi’nde Mavi Topluluk’ta birlikte şarkı söylediğimiz yıllardan beri. Mahçem, bir zamanların efsanevi grubu Mavi Sakal’ın bas gitaristi oldu sonrasında. Stadyumları hınca hınç doldurdukları konserlerini unutmam mümkün değil. Dostluğumuz o İskoçya’da yaşamaya gittiğinde mesafeye yenildi bir dönem. Ama geri geldiğinde kaldığı yerden başladı. Mahçem basta ve vokallerde yer alacak. “Hey You”, “Eye of the Tiger” gibi bazı şarkıları onun güzel sesinden dinleyeceksiniz. “Bana Öyle Bakma” ve “Ain’t No Sunshine”da düetlerimiz var.
“Mamma Mia” filminden “Chiquitita”, “Balans ve Manevra”dan “Güzel Bir Gün”, “Neredesin Firuze”den “Sabır”, “Sucker Punch”tan “Sweet Dreams”, “Romantik”ten “Veda Busesi” derken filmler ve şarkılar arasında turluyor olacağız.
Gecenin biletleri biletix’te satışa çıktı, haftaya çarşamba, 23 Kasım’da Hayal Bistro’ya bekliyoruz.
NOT: Gecenin gelirinin tamamı HAÇİKO’ya ve sokak hayvanlarına gidecek. Kendi kârlarını da bu sosyal sorumluluk projesine aktaracak olan, canlı müziğin vazgeçilmez adreslerinden Hayal Kahvesi’ne ve bize projenin oluşumunda sonsuz destek olan Fehmi Yaşar ve Tuncay Tunalı’ya teşekkür ediyorum.
Paylaş