Paylaş
Pelin Batu, oyunculuktan bahsederken rol veren ve rol çalan arkadaşlarından söz etmişti.
Benzer bir tanımlamayı geçenlerde Bade İşçil, birlikte çalışmayı özlediğini söylediği Kenan İmirzalıoğlu için yaptı: “Kenan ile karşılıklı oynamak müthişti. Çünkü sahnenin duygusunu bana veriyordu. Mesela ağlamam gerekiyorsa hemen ağlıyordum. Kenan rol çalmaz. Rol arkadaşına imkan verir.”
Dizilerde filmlerde görürsünüz, iki kişi konuşurken yüzü bize dönük olanın karşısındaki izleyici açısından etkisiz eleman olsa da rol arkadaşı için kilit bir görevdedir.
Ne yapsa karşısındakine yansır çünkü.
Ben en dramatik, en hüzünlü sahnede arkadaşını güldürmeye çalışan oyuncuların hikayelerini çok dinledim.
Allah kimseye böyle rol arkadaşı vermesin tabii.
Makbul olanı Kenan İmirzalıoğlu gibidir.
Özcan Deniz zirvede
Kış gelip gişe filmleri vizyona girer ve güneş bulutların arkasına gitmemekte ısrar ederse, sinemacılar yağmur duasına çıkarlar.
Sıcak hava, bol güneş az gişe demektir çünkü.
Güneşli geçen geçen hafta sonu sinemaya gidip duruma bir bakayım dedim, bir kalabalık bir kalabalık ve tabii bende bir mutlu şaşkınlık.
Güneşe ve soğumayan havaya rağmen neyse ki insanlar kış ve sinema moduna girmişler.
Yağmur ve soğuk hava da geldiğine göre bu hafta sonunu düşünemiyorum bile.
Yerlerinizi şimdiden ayırtmanız adına geçen haftanın rakamlarına bir bakalım.
Geçen haftanın en iyi gişe yapan yabancısı aylardır merakla beklenen Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak oldu, film tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ilk üç gününde ortalığı kasıp kavurdu, 222 bin kişi bu filme bilet aldı.
Yerliler arasındaki rekabetin galibi Özcan Deniz’in Su ve Ateş’i.
10 günde 528 bin sinemaseveri sinema salonlarına çeken film, ikinci haftasında pek çok salonda kapalı gişe oynamaya devam ediyor.
Hükümet Kadın 2, üçüncü haftasında 3. sırada, Beren Saat’li Benim Dünyam dördüncü sırada ve Erkek Tarafı: Testosteron ise ilk haftasında 50 bin kişiyle beşinci sırada.
Bu adama hayranım
Leonardo DiCaprio’nun Titanik’ten sonra seçtiği rollerdeki tutarlılık bir yana, içi boş bir Hollywood ünlüsü olmadığını çevreci belgesel “11. Saat”i yazıp, çektiğinde anlamıştım.
Cannes’da belgesel çekmenin zorluklarından söz ederken şöyle diyordu: “Bir film çekerken yönetmen tanrıdır, belgeselde ise tanrı yönetmendir.”
Belgesel çekerken kendisini doğaya böylesine teslim ettiğini dile getiren Leonardo DiCaprio, geçenlerde soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan Bengal kaplanlarının korunması için Dünya Doğayı Koruma Vakfı’na (WWF) 3 milyon dolar bağışta bulundu.
Bizde olsa “insanlar varken” diye başlayan eleştirileri sıralamışlardı arkasından.
Onlar için yazayım... Aynı adam 2010 yılında da depremzedeler için 1 milyon dolar bağışta bulunmuştu.
Hayvanlar ve çevreye olan ilgi, yatırım ya da sevgi insana olanın alternatifi değil yani.
İkisi de aynı insanda olabiliyor.
WWF’in yönetim kurulu üyelerinden biri olan DiCaprio’nun bu son bağışı Nepal’deki kaplan nüfusunun artırılması ve kaçak avcılığın önlenmesi için kullanılacak. Kaçak avcılıkla mücadele demişken, darısı son iki haftada bir leopar, bir vaşak, bir karakulak ve uydu vericisi takılan ilk dişi kurt Asena’yı avcılara kurban veren Türkiye’nin de başına.
Ne denir?
-Özene bezene rengini seçtiği koltuğun üzerine örtü örtüp o rengi sonsuza dek kapatan kişiye anne denir.
-Kızının erkek arkadaşı olduğunu bilip, yokmuş gibi davranan kişiye baba denir.
-Müzik televizyonlarında altyazılarla sevgilisine aşkını ilan etmeye çalışan kişiye çaylak ergen denir.
Paylaş