Avrupa Birliği: Olamaz mı, olabilir

Turkey: The Missing Star... Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve TÜRSAK tarafından düzenlenen kültür çıkarmasına verilen ad bu.

Haberin Devamı

Türkçe’ye “Kayıp Yıldız” diye çevirmek mümkün. Ya da özleyen yıldız da denebilir, Avrupa Birliği’nde olmayı özleyen, Avrupa’nın kayıp yıldızı.
İlki Kopenhag’da yapılan “Turkey: The Missing Star” etkinliğinin ikincisini izlemek üzere Amsterdam’daydım.
“Siyasetin bittiği yerde kültür devreye girer” mantığından yola çıkan etkinliğin Amsterdam ayağı, Ömer Faruk Sorak’ın “Aşk Tesadüfleri Sever” filmiyle açıldı.
Açılışa Ömer Faruk Sorak, İpek Sorak, Güven Kıraç, Cansel Elçin, Beste Bereket, İsmail Hacıoğlu, Vildan Atasever, Belçim Bilgin, Ece Sükan ve Mehmet Günsür gibi sinema dünyasından isimler katıldı.
Film gösteriminden önce Burhan Öçal, Samadhi Dans Grubu ile doğu-batı sentezinin örneği sayılabilecek bir performans için sahnedeydi.
Ne çok uzun ne de kısa, böyle törenler için gayet dozunda bir gösteriydi.
Egemen Bağış yaptığı konuşmada bu performansı “Avrupa’nın Türkiye’nin ritmine ihtiyacı var” diye değerlendirdi.
Bağış’ın açılış filmi “Aşk Tesadüfleri Sever”den yola çıkan benzetmesi de şöyleydi: “Avrupa Birliği bir barış projesi ve kıtadan öteye gitmeli. Türkiye-AB ilişkileri de tesadüflerle aşka dönüşecek...”
Madem öyle, ben de yazıyı yine aynı filmden yola çıkarak şöyle bitireyim:
Olamaz mı, olabilir...
Sadece siyaset değil, böyle kültürel kesişmelerin de desteğiyle tabii...

Haberin Devamı

David Bowie’nin sinemacı oğlu


İlk filmi “Moon” (Ay) ile ciddi bir hayran kitlesi edinen Duncan Jones, şu sıralar hareketli ve enerjisi yüksek bir bilimkurgu olan “Yaşam Şifresi” (Source Code) ile karşımızda.
Başrollerinde Jake Gyllenhaal, Michelle Monaghan ve Vera Farmiga’nın olduğu “Yaşam Şifresi”, kendini gizli bir görevin ortasında bulan bir askerin gerilimli hikayesini anlatıyor.
Yaşam Kapsülü’nün içine girerek aynı sekiz dakikayı defalarca yaşamak zorunda kalan asker Colter’ın görevi, kendisine verilen dakikaları iyi değerlendirerek treni havaya uçuracak olan bombacıyı tespit etmek.
“Yaşam Şifresi”, haftanın en ilginç filmlerinden. İçindeki siyaset, duygusallık, terörizm sosuyla genel izleyiciye de hitap eden bir bilimkurgu olarak diğerlerinden ayrılıyor.
Filmin bir başka ilginç detayı ise yönetmen Duncan Jones.
O, David Bowie’nin bilimkurgu düşkünü oğlu.
Bilimkurguya düşkünlüğünün arkasında babasının ona her gece en az iki saat kitap okuma alışkanlığı kazandırması ve yazar seçimlerinin de George Orwell, Philip K. Dick gibi isimler olması yatıyor.
David Bowie’nin sadece müzik değil sinema alanında da çalışmalar yapması da oğlunun yedinci sanata karşı duyduğu ilgiyi artırmış tabii.
Gözünüz hem Duncan Jones hem de “Yaşam Şifresi”nin üzerinde olsun.

Haberin Devamı

Adaletin bu mu dünya?

Bakın çok açık söylüyorum... Gün gelir de bu ülkede birileri linç edilirse, sorumlusu yasalarımızdaki boşluklardır.
Olayı biliyorsunuz, biri tutmuş, biri pişirmiş, biri yemiş misali, Samsun’da N.Ç. köpeği bağlıyor, kocası A.Ç. ise kütükle döverek, işkence yaparak öldürüyor, birileri de bunu kaydediyor.
İnternette dolaşan videoyu izlemeye yürek ister.
Acaba bu ilk vahşet mi, sırada yenileri var mı, bilmiyoruz.
Twitter ahalisine Samsun’da köpeği sopayla kemiklerini tek tek kırarak öldüren adam hakkındaki düşüncelerini sordum.
Aşağıdakiler gelen cevaplardan sadece birkaçı...
- Madem hukuk sistemi vermiyor cezalarını, ben de ona aynısını yapmayı çok isterdim. (Çiğdem)
- 1 hafta 10 güne kalmaz bir kadını öldürür. Allah’ın bütün belaları üzerinde olsun. (Banu)
- Allah ona da böyle bir son hazırlasın inşallah. (Pınar)
- Muhtemelen o sapık taciz de ediyordur, hepsinin geçmişinde hayvana eziyet var, iğrenç mahluklar. (Gülden)
- O yaratığı da tek kemiği kalmayana dek dövmek gerekli. (Levent)
- Dövülerek öldürülmeyi hak ediyor. (Leela)
İnsanlar öfkeli, insanlar isyanda.
Yasalardaki boşluğu kendi iç seslerine göre doldurmaya o kadar hazırlar ki.
Oysa bunlar engellenebilir davranış bozuklukları...
O adam 349 lira değil de 5 bin lira ceza alacağını ya da hapis yatacağını bilse kütüğü kaldırmadan önce bir daha düşünürdü.
Ya da bir sonraki eylemini aklından bile geçirmezdi.
Ama bunların hiçbiri olmuyor ve tehlike sinyalleri çalıyor.
İzmir’deki kedi katili genç, insanların elinden zor kurtulmuştu.
Samsun’daki köpek katili de köyü son anda terk etmiş duyduğuma göre.
Peki ya bir sonraki?

Yazarın Tüm Yazıları