Paylaş
Filmde konuk oyuncu olarak rol almak için milyon dolarlar isteyip Alper Kul’un hatırına 1 dolara tamam diyen Ağaoğlu’nun kendine küfür ettiği sahnede millet kahkahayı ve alkışı basıyor.
Üstelik öğrendiğime göre oynadığı karakterin repliği senaryoda “Başlatmasın Ali Ağaoğlu’ndan” şeklindeymiş.
Ağaoğlu o sahnede doğaçlama yapmış ve kendine burada yazamayacağım o küfürü basmış.
Bu sahnenin alkış almasının özgüvene saygı, nefret, dalga geçme, küfüre doğal tepki gibi çeşitli nedenleri olabilir.
Herkesin nedeni kendine, sonuç şahane!
Basmışım amino asidi!
Güldür Güldür’de fenomen olan “Basmışım amino asidi” cümlesinin nereden geldiğini öğrendim.
Alper Kul’un spor merkezlerinde çalışan, amino asit alan, protein tozlarıyla beslenen arkadaşları varmış.
Alper onların sürekli birbirlerine göğüslerini, kollarını göstermelerine kafayı takınca oynadığı karaktere bu repliği yapıştırıvermiş: “Basmışım amino asidi...”
“10 yumurtanın beyazını yiyorum, sarısını martılara atıyorum, nasiplensin yavrucaklar” diye de ekleyivermiş.
Giyilebilir teknoloji
Renk değiştiren kıyafetler düşünün.
Yanan, sönen, göz alan, göz kamaştıran.
İşin bu kısmı görsele yönelik... Şimdi bir de sıcaklığa göre ısısını ayarlayanlarını hayal edin.
Bir bilimkurgu filmi senaryosundan bahsetmiyorum.
Şimdiki zamanda, çizilmiş, tasarlanmış, üretilmiş ürünler bu anlattıklarım.
Moda tasarımcısı Ezra-Tuba Çetin kardeşler giyilebilir teknoloji ile tasarım harikası ürünler sunmaya hazırlanıyor.
Hatırlarsınız Prabal Grunge, New York Moda Haftası’nda Intel ile işbirliği yaparak “MICA” isimli akıllı teknoloji bilekliğini tanıtmıştı.
Ezra-Tuba da işi giyim kuşam boyutuna taşıdı, Intel’le birlikte hareket ettikleri Moda ve Teknoloji adlı defileleri 20 Kasım’da Lütfi Kırdar Rumeli Salonu’nda olacak.
Intel’in Edison çipi ile hazırlanan kıyafetleri ben gördüm, şaşırdım, bayıldım.
Teknolojik kıyafetlerin mankenler üzerinde nasıl yeni boyut kazanacaklarını ise 20 Kasım’da hep birlikte göreceğiz.
Mavi Marmara’ya açık mektup
Hasan Mete Derinkök.
Kendisi hastaneden yeni çıkmış.
16 yaşındaki kedisi de hasta.
Ve ikisi de adadan gelirken Mavi Marmara’nın Erke Han adlı motorunda buz gibi havada açık alanda seyahat ediyorlar.
Neden mi?
İçeri alınmıyorlar çünkü.
Kural acımasız ve katı: Köpekler ağızlıkları dahi olsa, kediler kutularında bile olsalar kapalı alanda seyahat etmelerine izin verilmiyor.
Hasan Mete, kaptana gidip “Bu kedi hasta ve yaşlı, veterinere gidiyoruz, dışarıda donar, ne olur içeri alın, en kötü kaptan köşkünde kutusunda dursun” diye yalvarıyor.
Cevap net: “Mümkün değil”.
Hasta, yaşlı bir kediyi tedaviye giderken soğuğa atmak ayrı bir vicdansızlık konusu.
Bir başka konu ise evimizde çocuğumuzdan farksız davrandığımız dostlarımızın toplu taşıma araçlarında korkunç muamelelere ve şartlara maruz bırakılıyor olması.
Deniz araçları kadar kara taşımasında, otobüslerde de benzer sorunlarla karşılaşılıyor.
Firmalar acımasız davrandıkça ve yeni düzenlemeler getirmedikçe biz şikayet etmeye ve sesimizi yükseltmeye devam etmeliyiz.
Mavi Marmara’dan evcil hayvanlar için açıkta olmayan, korumalı ayrı bir bölüm ayırmasını tüm hayvanseverler adına rica ediyorum.
Paylaş