Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 16. Altın Koza Film Festivali başladı.
Bu yıl jüri başkanının Nuri Bilge Ceylan olması, Adana adına bir şanstır.
Ceylan, Cannes’da jüri üyeliği yaptıktan sonra ayağının tozuyla Adana’ya geldi.
Burada jüri başkanlığı yaparken bir de söyleşi yapacak. Bence kaçmaz.
Festivalin en popüler etkinliklerinden olan geleneksel sevgi korteji yarın.
Adanalılar sevdikleri sinema sanatçılarına el sallamak, dokunmak, konuşmak için yollara dökülecek. Kimileri de pencerelerden, balkonlardan bakacak geçen konvoya.
Görüntü pek şahane oluyor, yarın akşam bu konvoyu kaçırmayın derim.
Yarın Türkiye Sinema Platformu ve Kültür Bakanlığı temsilcilerinin katılacağı bir de toplantı var. SİYAD başkanı Murat Özer, sinema yazarlarının orada olup yetkilileri soru ve isteklerle terletmelerini istedi.
Sinema adına bakanlıktan isteyeceğimiz çok şey var. Murat’ın dediğini zevkle yapacağız, hiç merak etmesin.
Toplantıdan bir sonuç alıp burada yazmayı çok isterim.
Alkışlar Teoman ve Kenan Doğulu’ya
Carte D’Or Açıkhava Konserleri’nde önce Teoman’ı, bir gün sonra da Kenan Doğulu’yu izledim.
İki farklı sanatçı, iki farklı konser.
Yırtık kotlarına, dövmelerini ortada bırakan kısa kollu daracık tişörtlerine alışık olduğumuz Teo, smokinle çıktı sahneye.
Ne de olsa arkasında koca bir senfoni orkestrası vardı.
Yakıştılar birbilerine.
Teoman’ın geçen seneki senfonik konserinde sahnede biraz dağınık olduğunu, bardak kırdığını ve şarkı sözlerini unuttuğunu duymuştum.
Bu kez bunlardan hiçbiri olmadı. Teoman gayet efendiydi. Teoman’ın şarkılarını senfonik olarak ilk kez dinledim ve çok beğendim.
Ama arada “nerede gitar, nerede davul” dediğim de oldu tabii.
Onu alıştığımız kıyafetleriyle, inleyen gitar ve kalbimin içinde hissettiğim davul eşliğinde dinlemek ayrı.
En kısa zamanda böyle bir konser de vermeli.
Yeni albümünden Çoban Yıldızı, Fahişe ve Ruhun Sarışın’ı canlı canlı dinlemek için sabırsızlanıyorum.
Carte D’Or konserlerinde ertesi gün Kenan Doğulu vardı sahnede. Kenan konserin ilk yarısında sadece yeni albümden söyleyince izleyicinin havaya girmesi gecikti.
Yeni şarkıların zamana ihtiyacı var. Daha çok Patron ve Rütbeni Bileceksin’de izleyici eşliği geldi. Ben en çok Kıskanıyorum ve Rütbeni Bileceksin parçalarını beğendim.
Konserin ikinci yarısında eski şarkılar devredeydi ve Harbiye için kopma zamanıydı. Kenan’ın sahnesi müthiş, konserin son yarım saatinde herkes ayakta dans ediyor ve şarkı söylüyordu.
“Güvendiğim dağlara karlar mı yağdı” derken sahneye kar yağdırılması şıktı doğrusu.
Öp şarkısındaki Kenan Doğulu-Bora Uzer düeti ve Murat Çekem şovu da konsere renk kattı.
Ve aranjmanların, konserin beyni, yeni baba, yakışıklı orkestra şefi Ozan Doğulu; her zamanki gibi serinkanlı, sempatik ve şahaneydi.
Doğulu kardeşlerin yeri başka gerçekten. Annelerine böyle iki yeteneği müzik dünyasına kazandırdığı için teşekkür etmeli.
Gece yarısını geçe biten konser boyunca alkış eksik olmadı, öyle çok alkışladık ki, yorgun düştük.
Ama olsun, o gece Harbiye’de olan herkesin aşk hayatı süper olacak.
Kenan konserin başında “Alkışlayanların aşk hayatı iyi olur inşallah” dememiş miydi?
Üniversitedeki köpek düşmanları
Beykoz’daki Marmara Üniversitesi Kampusü’nde yaşayan köpekleri yok etmek istiyorlar.
Üstelik sadece öğrenciler değil, akademisyenlerin çoğu da köpeklerin karşısında.
Köpekleri kollamak isteyen az sayıdaki hocadan biri olan Dr. Özlen Onurlu ve ışletme Bölümü öğrencileri ise çareyi Halkla ılişkiler Pazarlama Dersi’nin içine
Çevre ve Hayvan Dostları Kulübü kurarak bulmuşlar.
Bir panel düzenlediler. Panele benimle birlikte Veteriner Odası Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, Fatma Baltacı, Kadıköy ve Üsküdar belediyelerinden veteriner hekimler Aytaç Kaval, Ayşe Doğancı ve TEMA Vakfı yetkilileri konuşmacı olarak katıldı. Nedense Beykoz Belediyesi’nden kimse yoktu!
Bu panelden öğrendiğim en önemli şey şu (Aytaç Bey’e teşekkürler); 2004 yılında çıkan ve 2009’da tam olarak uygulanmaya başlanan yasaya göre aşılanmış, küpeli hayvanlar şehirde bizimle birlikte yaşama hakkına sahip ve herkes de bunu kabul etmek zorunda.
Yani siz rehabilitesi yapılmış bir hayvana karşı olan herkese karşı durabilirsiniz.
Marmara Üniversitesi’ndeki köpek düşmanları aynı doğayı paylaştıkları köpekleri göndermenin yollarını arayacaklarına, onlarla birlikte, sorunsuz yaşamak için neler yapılabilir diye düşünmeliler.
Ben o günkü panelden notlar aldım, veteriner hekimlerin sokak hayvanlarıyla birlikte yaşam üzerine tavsiyelerini önümüzdeki günlerde buradan okuyacaksınız.
Sizin de bu konuda söyleyecekleriniz varsa, maillerinizi bekliyorum.